Çocukları gerçekten seviyor muyuz?
Dört beş ay önce yazdığım bir Kanatlı Karınca şöyle başlıyordu: "Pazar yazılarını helmeli bir kıvamda pişirmek, tatil sabahının rehavetine uygun bir tarzda süslemek gerek... Hayatın ağır ve bunaltıcı temposunun bazen oksijenli tek bahçesi bu tatil günleri olabiliyor çünkü... Öyle anlarda, ağır yüklerden, kirden pastan, çileden uzak durmayı yeğliyoruz... Her gece rüyasında kendini kral gören çöpçü gibiyiz..."
*** Bu, yeryüzünü çok rahatsız eden bir gerçeği "Dünya Su Günü" nedeniyle duyurmak için yaptığım bir girişti... Çünkü "bir bardak temiz su" hasretiyle her yıl 8 milyon insan ölüyordu... Temiz su olmadığı için Azrail'i yedeğine alıp gelen hastalıklar insanların yitip gitmesine neden oluyordu... Ve maalesef ölen bu 8 milyon insanın yarısı, yani 4 milyonu beş yaşından küçük çocuklardı... O yazıda, "böyle bir utanca duyarsız kalmayı, 'nerede bu global vicdan?' diye sorgulamaz mısınız?" diye de soruyordum...
*** Dünyada her yıl temiz su olmadığı için ölen beş yaşından küçük 4 milyon çocukla birlikte, ülkemizde de yüzümüzü kızartmaya devam eden bebek ölümleri sorunumuz var... Bir yaşına gelmeden ölen bebekler... Beş yaşına gelmeden ölen bebekler... Bebek ölümlerinin büyük bir kısmı, ishal olan çocuklara su verilmez sanan annelerin cehaletinden kaynaklanmakta... Zaman içinde bebek ölüm oranları biraz gerilediyse de, bu konuda Yunanistan'daki sayıya oranla yedi kat daha kötü bir konumdayız... Bebek ölümlerini yıllardır yazar dururum, nedense konu hiçbir zaman toplumsal gündem maddesi olmaz...
*** Bebek ölümleri neden tümüyle önlenemez? Neden gündem maddesi olmaz? Neden başarı grafiğini daha da yükseklere çıkarmayız? Bunun tek bir cevabı vardır, çünkü ölenler yoksul insanların çocuklarıdır...
*** Kendi bebeklerini yaşatmakta zorluk çeken yoksul yığınlar, kendi acılarına bile sahip çıkamıyor. Kimse onların dertlerini sahiplenmiyor. Hep düşmanlara kızıyor ama kendi yetersizliğimizden kaynaklanan dramları görmezden geliyoruz.
*** Sadece bizde değil gelişmemiş bütün toplumlarda bebekler kurban ediliyor. Ortadoğu'da gözümüzün önünde kanlı bir vahşet yaşanmakta... Savaşsever şahinler, birbirleriyle dövüşür görüntüsü altında birbirlerine güç verip, ortalığı kan revan içinde bırakıyor... Barış yanlıları güçsüz... Ortadoğu'da savaş, yaşanan dramın ağırlığına rağmen hâlâ bazıları için kârlı gözükmekte...
*** Bebeklerin bu vahşi savaşta nasıl yok edildiğini dünya soğukkanlı bir biçimde seyretmekte. Hatta o bebek ölümleri, savaşlar arasında psikolojik harbin unsuru olarak bile kullanılmakta... Halbuki bir bebeğin ölüme teslim edilişi dünyanın en acı olayıdır. Şark acının da ırzına geçmekte...
*** Çare? Bebeklere din üzerinden, bebeklere ırk üzerinden, bebeklere mezhep üzerinden bakmadan, bebekleri bebek olarak görerek ortak bir özeni yaratmak, bu uğurdaki çabalara destek vermek... İlk adım, Türkiye'de bir yaşına gelmeden ölen bebekleri, dünyada da bir bardak temiz su bulamadığı için her yıl ölen insanları ve gene her yıl ölen beş yaşından küçük 4 milyon çocuğu düşünmek olabilir. Onlara karşı sorumluluğumuz ve duyarlılığımız artıkça, Ortadoğu'da çığlıklarımız daha anlamlı olmakla kalmayacak, yeryüzünde böylesine bir rahatlıkla bebek katliamı da yapılamayacak...
|