|
|
|
|
|
|
Beyaz'ın evi de beyaz
Beyaz orman içinde saklı bir villada yaşıyor. Ancak villa gösterişten uzak, sade çizgiler içeriyor. Dekorasyonda da abartı yok. Beyaz ve kahverengi renklerinin hakim olduğu kocaman salonda bir de şömine bulunuyor. Salonun köşesinde orta boylu bir akvaryum var. Masmavi suyu ve içindeki tatlı akıntıdan "deniz akvaryumu" olduğunu anlıyorum. Beyaz da gelip heyecanla balıklarını ve akvaryumunu anlatıyor. Taşların üzerinde yer alan garip görünümlü bitkilerin, açıldığında ne kadar mükemmel renkler ortaya çıkardığını anlata anlata bitiremiyor. Gerçek bir hayvan tutkunu. Evinde bir tane küçük köpeği var. Filmin çekimleri sırasında Bursa'da bulup getirdiği bir de kedisi. Kedi çok şirin ancak kuyruğu zikzak şeklinde. Daha önce bir de kuşu varmış. Ancak kedi, kuşunu yemiş! Belli ki evine çok özenmiş. Bodrum katı 80'li yıllar tadında döşemiş. Duvarlar pullu sarı duvar kağıdı ile döşenmiş. Ortada kocaman bir bilardo masası var. Meğer Beyaz, birincilikleri filan olan mükemmel bir bilardo oyuncusuymuş. Ancak her heves gibi Beyaz'ın kendi Bilardo tesislerini kurma girişimi de sanırım bıkkınlık ve zamansızlık klişesine kurban gitmiş. Hatta Mustafa Oğuz bu durumu Beyaz'a şu cümle ile çok güzel özetlemiş: "Evin çok güzel ama hevesin geçince, kendine yetecek büyüklükte bir eve taşınırsın!". Ben ev gezmeye bayılırım. Ama üst katları gezdirmiyor. Acaba tuvalet bahanesi ile şöyle bir yukarılara bakıp gelsem mi? (İçses: Efendi ol, aklının dibini gösterme!)
|
|
|
|
|
|
|
|
|