| |
|
|
Haberi anlatmak yapmaktan daha zor 'bugünlerde'
"Şehir Tiyatroları'nın ödeneği kesilmiş. Yakında perde kapatmak zorunda kalabilirler." Yazı işleri masasında bütün söylemem gereken bu kadardı. Ama çok zekiyim ya; haberi parlatıp, cilalıyayım illa. İyi de, beceremedim ki. Aksine fikir firarisi oldum. Ağzım kurudu, dilim damağıma yapıştı, tiyatoracı jargonuyla 'keşkül' yaptım.
Dedim ki - Ödeneğini kesmişler müdürüm. - Hııı?.. - Belediye Şehir Tiyatroları'nın ödeneğini. - Kim kesmiş? - Belediye kesmiş diyorlar. - Eeee?.. - E'si , IV. Murat'ın zırhına direkman para çıkaramayacaklarmış artıkın. - !!!!!!! - Onu da bırakın, on yedinci yüzyıl zamanı Victoryal kılıç uzmanı luzum etse, "Şeyden çağırın" diyeceklermiş. - Neyden? - Bursa'dan. - !!!!!!!!!!! - "Bursa kılıç kalkan ekibinden hoca gelsin" diyeceklermiş. - Yani? - Yanisi şu ki müdürüm; söz timsali dekor için gabardin kumaş gerekse, "Git mezbaha müdürüyle mübayaa sırasına gir. Yabancı yönetmeni de belediye binasına getir, mukavelesini burada imzalasın" diyeceklermiş. - Başka? - Başka detayları da var. - Ne gibi? - Açıkhava Tiyatrosu'ndan gelen 4.5 trilyonla, ta 1931'de kazanılmış haklar da giderkene, Darülaceze'yle birlikte en eski kurum olan bu tiyatro şeyi, fena duruma geçip daha da bir şey olacakmış. - !!!!!!!! - Bi de en güzel tarafı özel haberimdir, atlatmadır ve kimsede yoktur.
Nerede benim 'Aferin'im? Tüm masanın garip bakışları arasında haberimi anlatıp (!) derin bir oh çektim. "Aferin" denmesini bekledim. Cin zekalı sokak çocuğu kültürünü, tılsımlı bir zarafetle öpüştürme ustası İskender Müdür kibarlığını bozmadı sağ olsun. Muhtemelen yaşıma, başıma, kır sakalıma hürmeten hafifçe dokundurdu lafı; - Abi anlattığını biz bile anlamadık, okuyucu neresinden ne anlasın bu haberin? Toplantı hitamı, aşağı inince epey düşündüm. Sonra kendime çemkirip; "Yahu kardeşim" dedim. "Yahu yıllardır kamera karşısına, topluluklar karşısına geçer; haberler, yorumlar, şiirler, şarkılar, muhabbetler dizersin. Güya akışkan belagat, teklemeden atış, irticalen konuşma adamısın. Sana ne oldu da dut yemiş bülbül oldun ha? İki çenenle (alt-üst) bir lafı doğrultamadın, mis gibi haberi müdürlerine anlatamadın. Hayırdır?..
Uyy anam!.. Sonra bu halin psikolojik, sosyolojik izahını buldum ve kabahati gıyabında Fatih Altaylı'ya fatura ettim. Öyle ya; yıllardır arkadaşlık, kulvar yoldaşlığı, arada bir takışma, zaman zaman sarışma yaşadığımız bir kardeş o kardeş. Şimdik hem çalışıp, hem menzile seyrettiğimiz geminin serdümeni olmuş ansızın. Ya yazarlığı gibi yöneticiliği de hiddetli, şiddetli, acı dilli olursa, uyyy!..
Taşikardik haller Dip duygularımın itip kakmasıyla, çalışkan, zeki, çevik ve acar muhabir görükmek istemiştim besbelli. Lakin bu hal, kronik panik atağımla birleşince ortaya gak guk gubilik bir meram anlatış çıkmıştı. Neyse neyse du bakalım. Hele 2-3 hafta geçsin, ısınıp, tanıma süreci bitsin. Asıl o zaman bendeki billur Türkçe'yi, irticali sohbeti, mugalata marifetini görün siz. Yaaa!..
|