Gönülden düşen şiir
Şiir kitabı yayınlayan yayınevi neredeyse kalmadı. Peki, eskiden daha çok mu şiir kitabı basılıyor, çok mu okunuyordu? Eleştirmen olarak şiiri hem yayınladığı dergi ve kitaplarda, hem yazılarında birinci gradoda tutmuş Memet Fuat dahi, bir şiir kitabının 500 adet sattığını gördüğü zaman, sevincine sevinçler katardı. Yalnız ülkemizde değil, dünyanın hangi yerinde yayıncı, kitap satıcısı ve okurların şiire gönül düşürdüğü görülmüştür? Genç şair arkadaşlarım, kitabını bastıracak yayınevi bulamamaktan yakınıyorlar sık sık. Haklıdırlar da... Şu sıralar, denemelerini inci ile nakışlayan Salah Birsel'i okuyorum sil baştan, yeniden... Yalnız şairler mi, bugünün ünlü kimi yazarları neler çekmişler? 1985 yılında yayınlanan "Yapıştırma Bıyık" kitabında yer alan "Sahte Papaz" başlıklı denemesinde anlatıyor Birsel Usta... Alain Fournier, "Adsız Köşk" kitabını yayınlaması için dört yayıncıya gönderir. Bunlardan biri, daha kitabı okumadan birkaç gün sonra yayınlayacağını söyler, biri daha sonraki aylara atar. N.R.F yayınevi yöneticileri ise Fournier, kitabını daha önce bir başka yayınevine gösterdiği için bozulur ve bunun nedenini sorar. Fournier, şöyle diyecektir: "Bir yazarın yapıtını, gönlü istediği vakit, on yayıncıya birden göstermeyeceğini, sonunda da onu, en iyi öneriyi yapana satmayacağını siz nerede gördünüz?" Marcel Proust da "Geçmiş Zaman Ardında"nın ikinci cildi "Swann'ların Semtinden"i hem Fasquelle Yayınevi'ne hem de N.R.F'ye verir. Andre Gide de N.R.F'de yöneticidir; kitap eline geçince, "Bizim yayınevi ciddi kitaplar basıyor. Böyle bir yapıtı yayınlaması söz konusu olamaz. Bu 'dandy' edebiyattan başkası değil" diyerek romanı geri çevirir. Aslında, Proust'un "Sahte Papaz" dediği Gide, romanı okumamıştır bile. Birsel, "Ne var," diyor; "kimi büyük yazarın anlayışları dışındaki yapıtlara çokluk işin içinde çekemezlik de vardır- kapalı olduğu da doğrudur." Amerikalı zenci yazar Chesten Himes, "Bir İlkelin Sonu" romanını yayıncı William Targ'a verince, Birsel'in deyişi ile "ağır ruhlu bir zılgıt" yer: "Bu roman bende bir Walpurgis Gecesi, bir içki karabasanı, dizginsiz ve alış-veriş dolabı bozuk bir cinsellik, bir pislikbilim, bir nymphomanie ve daha bir sürü gıygıy etkisi yarattı." Himes'in yanıtı, "Bizimki kadar karman çorman bir kültürden başka ne beklenebilir?" Birsel, sözün ipini uzatmadan, şöyle getiriyor ardını: "Bu olaya pek kapılmamak gerekir. Himes'in memleketinde kitaplarını yayınlatamayanların sayısı pek kabarıktır. Yayıncılar genç yazarlara, tiritleri çıkmadan pek el uzatmak istemezler." Diyeceğim, genç şair arkadaşlarım kitaplarını basacak yayınevi bulamıyorlar diye üzülmesinler. Bırakın düzyazıları bir yana, yirmi beşe yakın şiir kitabı yayınlamış Refik Durbaş dahi, ki kitaplarının sayısı neredeyse yaşı kadardır, adı "dünya" ile özdeş bir yayınevi editörünün verdiği söz üzerine iki yıla yakın bekledikten sonra kitaplarını o yayınevinden çekmek zorunda kalmıştır. Ama ne gam, yazılan yazılmıştır, hangi "editör"ün "kaprisli sansürü" engelleyebilir, yazılmış yazılanı gün yüzüne çıkarmaya? Hem bakın bakalım edebiyat tarihlerinde, kitapların yayınlanmasına aracı sözde "editör"lerin mi adı yaşamakta, yoksa yazanların mı?
|