|
|
Yönetimin bilimi var
Türk eğitim sisteminde son yıllarda iki akıl yürütüldü. Biri Orta Avrupa sistemi diğeri ise Amerikan sistemi. Özel okullarımız akademik olarak Avrupa ve ABD'deki çalışmaları örnek aldı.
Kültür Eğitim Kurumları olarak eğitim sektöründe 46 yıldan beri hizmet veriyoruz. Sabah Gazetesi'nin 20'inci yılını ve eğitime verdikleri önem nedeniyle kutluyorum. Eğitim sektörüne katkıları için de teşekkür ediyorum. Eğitime önem veriyorlar, güzel bir hizmeti sürdürüp özel bir gazete çıkarıyorlar. Türk eğitim sektörüne baktığımızda öncelikle devletin Edirne'den Ardahan'a yürüttüğü eğitim olgusu var. Buna paralel olarak bir de özel sektör var. Özel sektör, kendi bünyesi içinde Türk ve yabancı okullar olarak ikiye ayrılıyor. Üçüncü sektör dershaneler ve kurslardır. Son zamanlarda bir takım din ve tarikatla ilgili kimi eğitim oluşumlarının da olduğunu duyuyoruz.
DENEYİM KAZANDIK Biz eğitim sektörüne iki bölümde bakıyoruz. İlki, anaokulu, ilköğretim ile lise ve ikincisi de meslek eğitimi olarak üniversiteler. Son 10 senede yükseköğretimde vakıf üniversiteleri yoluyla meslek eğitimi konusunda da çalışmalar yaptık. Çalışmalarımız sürekli gelişti ve bir hayli birikimimiz oldu. Eğitimin anaokulundan başlayıp üniversiteye gelen kısmında toptan Edirne'den Ardahan'a kadar baktığımızda dünya standartlarında nerede olduğumuzu yakalamada güçlük çekiyorum. Biz özel okullar olarak dünya standartlarında akademik ve nitelik açıdan uygulamalardaki değişimlere ayak uydurmaya çalışıyoruz. Resmi okullardaki bu uygulamaları devletin organize etmesi gerekir ancak çok zor. Türk eğitim sisteminde son yıllarda iki akıl yürütüldü. Önce Orta Avrupa eğitim sistemi, diğeri de Amerikan sistemi. Türkiye'de özel okullar akademik bakımdan Avrupa'da ve Amerika'daki çalışmaları örnek olarak aldı. Yüksek öğretime gelince son 10 senede yüksek öğretimde de çok önemli deneyimlerimiz, birikimlerimiz oldu. Orada, eğitim ve bilim bakımından eksiklik var ama meslek eğitimi bakımından yüksek başarılar elde ediliyor. Her öğretim üyesi kendi branşında uzman kişi. Bu uzmanlığın da en önemli avantajı dünya ile ilişki içinde olması.
Vakıf üniversiteleri Türkiye'de yüksek öğretime dinamizm getirmişlerdir. Çünkü özel sektör anlayışıyla sistemi yürütüyorlar. İlköğretim, ortaöğretim ve yükseköğretim, hangi düzeyde olursa olsun eğitimin bütün kurumları işletme biliminin hizmet sektörü kuralları ile yönetilmelidir. Bugün üniversiteler veokullarımızda eğitimin bir hizmet işi olduğu, okulların ve üniversitelerin çocuklara hizmet için var olduğu bilincine ancak yeni yeni varılıyor. 1960 yılında Kültür Koleji'ni kurduğumuz zaman verdiğim ilan ve tanıtım levhalarına "Kültür Koleji Çocuklarımızın Hizmetinde" diye yazmıştım. O zaman, babamın "amca" dediğim öğretmenleri, "Çocukların hizmetinde öğretmen mi olur?" diye bana kızmışlardı. Gerçek şudur; Okullar, üniversite olsun orta öğretim olsun, resmi olsun, özel olsun çocukların hizmetindedir. Çünkü yapılan iş hizmet sektörüdür, tekniği eğitbilimdir. Yani, okullar işletme biliminin hizmet sektörü kurallarına göre yönetilmeli, içeriği ve tekniğini eğitbilim oluşturmalı. Yöntem, ölçme değerlendirme, davranış bilimleri, karakter eğitimi dediğimizi ikinci kısmını da beraberinde yürütmek gerekir. Kısaca öğretici sınıfın yöneticisidir. Bugün öğretmen yerine çoğu kez sınıf yöneticisi deyimi kullanılıyor.
ZAYIF DÖNEM Eğitimin bugününe gelirken 1980'de bir handikap yaşadık. 1980'dan sonra eğitimde sessizlik, eğitimde baskı oldu. Öğretmen derslerinde tartışma yapmadı, korktu, ürktü. Özellikle öğretmen okullarında, öğretmen yetiştiren üniversitelerde bu baskı son derece fazla olduğu için, baskıyla öğretmen yetiştirdiler. Yetişen öğretmenlerin hiç biri öğretmenlik bilinciyle mesleğe başlamadı, başlayamadı. Öğrenemediler. O kuşak, o kuşaktan sonraki kuşak ve onların yetiştirdiği kişiler de maalesef eğitim bakımından, eğitbilim bakımından zayıf yetişti. Ama bu yetişmedeki eksiklikler kısa zamanda öğretmenler, okullar ve üniversiteler tarafından fark edilerek tamamlanma çabasına girildi. Aynı zamanda kentleşmedeki, sosyal yapıdaki bozukluklar ve göçler aile yapısında eğitmeye çalıştığınız bireylerin homojenliğini de ortadan kaldırdı. Büyük aralıklar oluştu. Bir sınıfta 30 kişi varsa bu 30 çocuğun akşam oturduğu sofradaki iklimle okuldaki iklim arasında büyük aralıklar oldu. Bir başka sorun da televizyon gibi görsel araçlar. İşte böyle bir sınıfı yönetmenin de elbette zorlukları var ama kuralları da var, yöntemleri de var. Çağdaş eğitimde en önemli ilke, bireylerin farklı, ayrıcalıklı olduğunu bileceğiz ve bu ayrıcalıklı bireylere göre çözüm getireceğiz. Eğitimde prototip çözüm olası değil. Hele Türkiye'de hiç olası değil.
|