Köşe ismi değişir mi?
Altı yıldır ne köşe fotoğrafımı ne de köşe isimlerimi kimseye beğendirememişimdir vesselam. (Yeni Asır'dakinin adı Daniska!) İnsanın yazdığı köşeye bir isim bulması, çocuğuna isim koyması kadar zor ve önemli bir iştir, inanın. Örneğin şu anda okuduğunuz bu köşeye isim ararken, gazetedeki arkadaşlarla o mu olsun, bu mu olsun derken iş çığırından çıkmıştı. Şimdi geçmiş zaman hatırlayamıyorum ama abuk sabuk öneriler gelmeye başladı. Ki bu önerilerden bazılarının sahibi de bizzat benimdir yani.
ALTI YIL YUMUŞATTI İşte bu, saçmalama haklarımızı kullandığımız isim arama toplantısında, muhabir arkadaşlardan Ayça, benim önerdiğim garip bir isim üzerine "Yok artık elinin körü" şeklinde kibar bir yorumda bulunmuştu. "A ha" demiştim ben de... "İşte budur: Elinin körü!" Arkadaşların ve özellikle annemin bütün karşı çabalarına rağmen köşenin adını, kulağına ezan vakti üç kere ünleyiverdim: Elinin körü, elinin körü, elinin körü! Bir de ben o zamanlar bilmem hatırlar mısınız, pek "Ali kıran, baş kesen" bir arkadaştım. Parmağı sallaya sallaya herkese çatan, dilinin ayarı arada kaçan, kıvılcımı uzaktan gördüğünde harlayan, ateşli bir savaşçıydım. Breh, breh, breh! Bu yüzden "Elinin Körü" gibi bir isim, yazdıklarıma pek de ters düşmüyordu. Ve fakat tabii altı yıl az zaman değil. Büyüdüm, serpildim, hafiften yumuşadım. Yok yok. Bayağı kulak memesi kıvamına geldim. Kısacası yaşlandım arkadaşlar, yaşlandım. Aman sormayın ben de bir hoşgörü, bir alttan alma, bir aşmışlık hali... (Bir breh, breh, breh daha!) Uyuz, gamsız, Bezgin Bekir bir kadın olma yolundayım hatta. Bu yüzden köşemin isminden artık hiç memnun değilim. Cem Yılmaz da değil. Cem, hafta sonu İzmir'deydi ve köşe ismimle dalga geçti durdu. Ne o öyle benim adım Ahmet Vardar mıymış, ne gerek varmış bu kadar sert bir isme, acaba elinin körünün İzmir'de başka bir anlamı mı varmış da onların mı haberi yokmuş, vs. Beni zaten rahatsız olduğum isimden daha da soğuttu. "Peki o zaman", dedim ben de. "Hadi bakalım sen bul bir isim." Değiştirmeyen ne olsun?! Düşündü, düşündü.. Veee bulamadı. Bir ara İzmir'den yazdığım için hani böyle bölgeyi çağrıştıran bir şeyler olsun diye "Efemine'ye ne dersin?" falan dedi ama belli ki onun da pek içine sinmedi. Yaa dedim, kolay değilmiş değil mi bu işler?
FOTOĞRAF KONUSU Cem Yılmaz gibi zekası ve yaratıcılığıyla "Aaa yok birader, bu adam kesin bizim dünyadan değil" dedirten biri bile "Efe-mine" den öteye gidemedi. Zor iş, zor... Tıpkı insanın çocuğuna isim bulması gibi. Sen gider oğluna Boğaçhan adını koyarsın, sonra çocuk büyüyünce kırıtkan bir şey olur, görürsün... Veya Selvi, 1.40'lık bir fındık hatuna ne kadar uygundur? BKM'nin patronu benim canım arkadaşım Necati'nin (Akpınar) fotoğrafım ile ilgili yaptığı yorumları hiç söylemeyeceğim. O ayrı bir yazı konusu. Merak ediyorum erkek yazarların fotoğrafları ve köşe isimleri de bu kadar mevzu oluyor mu? Sanmam.
|