Karya Prensesi Ada ve Mefharet Hanım
Karya Prensesi Ada'nın güzelliği dillere destandı. Ama Bodrum Müzesi'nde görünce şok oldum. 1.40 metre boyunda... O küçücük yüzünde kocaman bir burun ve Sezen Aksu'nunki gibi iki yelken kulak. Bacakları ata binmekten dışa dönük eğrilmiş yani çarpık. Seçkin dostum Doktor Adil diyor ki: "Aslında Prenses Ada inanılmaz güzel biri. Onu çirkin yapan ise İngiliz bayan arkeologlar..." Doktor tezini kanıtlamak istiyor: "İngiltere Müzesi'nin 16 uzmanından 14 tanesi kadınmış..." "Ne olmuş yani?" diyorum. Doktor Adil diyor ki: "Kıskançlık!.." Ah tanrım ah!
ÇİRKİN FAKAT ZEVK SAHİBİ Kıskançlık yüzünden o dünya güzeli Prenses Ada'yı Safiye Ayla gibi yapan 14 İngiliz kadınına öyle kızıyorum ki. (Şimdi anlıyorum ki Kleopatra'yı dansöz Asena'ya benzetip çirkinleştirenler de kıskançlık krizi yaşıyor.) Ama Prenses Ada'nın elbisesi olağanüstü. Altın takılar harikulade. (O kısacık boyuna rağmen sandaletleri inanılmaz zarif!...) Prenses Ada'nın giyim uzmanı sanki Cem İpekçi!.. Efendim Bodrumlular için çok özel ikinci bir kadını takdim etmek istiyorum; Bodrum hakimi Mefharete Hanım'ı. Hani bizim dünya güzeli Türkan Şoray'ın hayatını oynadığı Mefharet Hanım da aynen Prenses Ada gibi. "Nereden biliyorsun?" derseniz, Bodrum'un çok özel meyhane, lokanta ve berberlerinde resmi asılıdır. Sanki Prenses Ada'nın ikiz kardeşi. Ama Bodrum'un yaşlıları anlatır: "Öyle güzeldi ki... Öyle asildi ki... Mahkemede verdiği her karar alkışlanırdı." Bundan 50 yıl geriye gidelim ve hüzünlü biten bir yaşama nokta koyalım. Bu konu Türkan Şoray ve Kadir İnanır'ın oynadığı "Bodrum Hakimi" filminde anlatıldı. Ama filmin senaryosu da yanlış!.. Bu konu türkülerde anlatılır. "Nasıl kıydın kendine Mefharet Hanım. Altın makas, gümüş bıçak ile". Türkü de yanlış!.. Peki doğrusu nedir? 50 yıl sonrasında iki hikaye yazıldı. Birinci hikaye utanç dolu: Mefharet Hanım entelektüeldir. Rakı içer, şarkı söyler. Bir gece içkisine ilaç konulur ve tecavüze uğrar. Yapanlar eczacı, savcı beylerdir. Bodrum hakimesi bu utancı taşıyamaz ve kendisini asar. (Eczacı Halil Bey İstanbul'a gider, Savcı Ahmet Bey Fethiye'ye yerleşir...) "Hayır öyle değil" diyenlerden biri de Adil Bey'dir. Bakın ne anlatıyor: "Hüseyin'in kahvesinde oturuyordum. 'Hakime hanım kendini asmış' dediler. Kütahya Tavşanlı'dan gelmişti. Çok asil bir kadındı. İntihar etmeden bir gün önce bana uğradı. İzmir'den getirdiğim 9 çoraptan iki tane aldı. Güler yüzle evine gitti. Herhalde bunalıma girdi kendini astı. At sırtında köylere bile giderdi. Mahkeme salonunda ise tam bir otoriterdi." İkinci hikayede ise gizli bir aşk ve mutsuz son var. Bodrumlular anlatıyor: "Hakime hanım, Eczacı Halil Bey'e aşıktı. Halil Bey ise evli ve 2 çocukluydu. Bu aşk dillere düşünce hakime hanım kendisini astı." Bunun yaşayan tek tanığı, Bodrum'un en eski Kaptanı Mehmet Amca ise şöyle diyor: "Hakime hanım ile Eczacı Halil Bey'i benim teknemle koylarda gezdirirdim. İkisi de çok mutlu olurlardı. Ayrıca kime ne canım..." Meraklısına yani hanımlara özel not: Bilirsiniz ki Bodrum'da içinden sıcak su çıkan Kleopatra Mağarası vardır. Rivayet odur ki Kleopatra bu mağaraya girmiş, içerideki çamurları vücuduna sürmüş. Bu nedendir ki Karada'ya gelen her bayan, bu mağaraya girer güzelleşir. İşte bu yüzden diyorum ki "Karya Prensesi Ada ile Mefharet Hanım bu çamurdan niye şuralarına buralarına sürmediler?" (Bu efsanenin yakın takipçisiyim. Çünkü, karım Sevinç her gün çamur banyosu yapıyor!...)
|