|
Yeşil renkli mısır püresi
|
|
Piedmonte sıradan bir bölge değil. Buradaki mevcut şıklıkla yaratıcılık, üst üste inşa olmuş geleneklerin ve biriktirilmiş bir görgünün eseri.
Piemonte'deyiz. İtalya'nın batısı. Milano'nun altında Torino, Alba, Asti ve çevresinin oluşturduğu bölge. Burası Savoia Hanedanı'nın da evi gibi. Biliyorsunuz, bu hanedan Avrupa'nın en eski kraliyet ailelerinden birisi. Malum, İtalyan Birliği'nin oluşmasının ardından İtalya Krallığı da Savoialar'a geçti. Taa ki 1946'ya dek. İşte bu topraklarda "Viva il re/Yaşasın kral", en son söylendiğinde, hanedanın 1000 yıllık bir geçmişi vardı. Ne diye anlatıyoruz bu hanedanı? Çünkü Piedmonte demek sıradan salam, peynir, sirke demek değil. Bu bölgede mevcut sofistikasyon, şıklık ve yaratıcılık; üstüste inşa olunmuş gelenekler, biriktirilmiş bir görgüden mürekkep. Dahası dün aristokrasinin taşıdığı bayrağı, bugün de burjuvazinin taşıdığını görüyoruz. Nasıl mı? Anlatalım...
BU OTELİ GÖRÜN Torino'ya vardığımızda eskiden Fiat tesisleri olan Lingotto'ya gidiliyor. Burası İtalya'nın önde gelen mimarlarından Renzo Piano tarafından projelendirilmiş bir kompleks. Le Meridien zincirinin işlettiği otelin Art-Tech bölümüne yerleşiyoruz. Toplam 140 odadan mürekkep bir otel. Mimarın avant-garde/yenilikçi tasarımı, oteli bu açıya meraklılar gözünde benzersiz kılıyor. Tavsiye ediyoruz: Bütün turizm yatırımcılarımızın, özellikle mimarların görmesi gereken bir yer. Zaten otelin çoğu köşesi bir ders niteliğinde. Hemen sorup soruşturuyorum otelin, Lingotto'nun hikayesini. Kim önayak olmuş bu projeye? Herkes "Advocado" diye yanıtlıyor. İtalya'da daha yeni ölen Fiat'ın patronu Agnelli'nin lakabı avukat. Bu önemli meseni, sanatı, kültürü himaye edişini herkes saygı ile anıyor. Nihayet, dünyanın dört bir bucağından Piedmonte'ye gelen İtalyan aşçıların toplantısı başlıyor. 1991'de kurulmuş GVCI, yani aşçılar forumu, beş kıtaya yayılmış İtalyan aşçılardan oluşuyor. Ev sahipleri, Piedmonte bölgesi yetkilileri, merkezi hükümetin temsilcileri, sanayi ve ticaret odaları, turizmciler ve gıda sektörü tam takım orada. Konuşmacılardan birisi Sidney'den gelen R. Scarpato, yiyecek ve göç kavramını açıyor. Göçmenlerin nasıl kendi mutfak kültürlerinin öncüleri-akıncıları misali rol aldıklarını anlatıyor. İlk spagetti aşçıları onlardan çıkıyor. Annelerinden gördüklerini, kapalı cemaat içgüdüsü ile pişiriyorlar. Neden kapalı cemaat? Çünkü birbirlerine tutarak ayakta duruyorlar. Dolayısıyla örf, adet çok önemli. Ne zamanki çevreden kabul görüyorlar, işte hemen o günlere denk, profesyonel aşçılar ortaya çıkıyor. Ve tabii ki, çevreden, mevcut kültürden etkilenmeler. İşte bu ana, kültürlü aşçının sahne alışı deniliyor. Neden? Çünkü onlar artık otantik reçetelerle değil, yaratıcı yorumlarla pişiriyorlar. Örnek mi? İşte size Brezilya'dan gelenlerin polentası. İtalya'nın milli yemeklerinden bu mısır terkibini biraz da tesadüfen muz yaprağı içinde pişiren aşçı, yeşil renk ve kendine has aromanın içine işlediği "Güney Amerika Polentası'nı" anlatıyor. Salona bakıyorum: Diğer aşçılardan eğlenceli tepkiler.
ÇİZGİ FİLM VE YEMEK Oturum sonrası Torino yakınlarında bir müze ziyareti var. "Lezzet Müzesi" Frossasco'da. Müzenin yöneticisi, antik çağdan başlayıp Apollo Uzay İstasyonu'nda biten bir ufuk turu yapıyor. Ardından ilk kez tanık olduğum, yeryüzündeki muhtelif çizgi film, çizgi roman kahramanları ile mutfak ve yemek ilişkisini sergileyen bir potpuri. Ne kadar tadında anlatamam. Turun nihayetinde mahalli gözde aşçıların ortaklaşa hazırladıkları bir yemek var. Bu bol kepçe porsiyonların elinde kalacağız korkarım. Peki, Savoia Hanedanı Sarayı'nda neler yenildi? İşte orası bu Piedmonte Seferi'nin doruğu. Onun hikayesi de haftaya!
|