|
|
|
|
Global bir üçkağıdın belgeleri
De-şifre bütün dünyayı şekillendiren Amerikan kurumlarının ayrıntılı bir analizi. Gazeteci Nedret Ersanel özel belgelerle başdöndürücü bir istihbarat makinesinin ayrıntılı işleyişini ortaya çıkarıyor.
De-Şifre uzman bir gazeteci olan Nedret Ersanel'in üçüncü kitabı. Komplo teorisi olarak algılanan pek çok olayı belgeleriyle ortaya koyan, titiz bir araştırma. Ortadoğu'daki karmaşanın perde arkasını, ABD politikalarını, bu politikaları oluşturan muazzam istihbarat yeteneğini, istihbaratın düşünce üreten kuruluşlara ve özel şirketlere entegre olan yeni biçimini anlamak isteyenler için bir rehber. Nedret Ersanel ile De-şifre'yi, Türkiye'yi ilgilendirdiği ölçüde istihbarat politikalarını konuştuk.
* Bir gazeteci olarak istihbarat, örtülü operasyonlar, strateji gibi konularda uzmanlaşmanızın bir öyküsü var mı? Meslek sizi sürüklüyorGazetecilikte önce şaşırma duygunuzu kaybedersiniz. Eğer şaşırmazsanız iyi haber değildir elinizdeki. Ben de en çok şaşırtanı, bilinmeyeni, örtülü olanı seçtim. Zaten çok kontrol edilebilir bir süreç de değil bu.
BİLMEK ZORUNDAYIZ!
* Ortadoğu ve özellikle Irak konusunda Amerikan politikaları neden "deşifre" edilmek zorunda? Türkiye'de hem aydınların hem de "sokaktaki insanın" düşünmekle ilgili bir sorunu var. Bütün dünya ve bölge baştan yapılanıyor ama biz olanları afaki analizlerle değerlendiriyoruz. ABD'nin bölgeye ilişkin en temel bilineni, en popüler niyeti "petrol arzusudur"! Böyle saçmalık olur mu? Tali birşey. ABD'nin ya da geniş anlamıyla Batı'nın bize ve bölgeye yaptıklarından, davranışlarından mennun değil misiniz?.. O zaman şunu bilmek zorundayız.. Kim bunlar? Kim bu kuruluşlar, örgütler, servisler? Nasıl çalışırlar, birbirleriyle bağlantıları nedir? Ortadoğu'yu savaşa sürükleyen birileri varsa kim bunlar, hangi bağlantılarla ve nasıl yapıyorlar? Bunları bilmek istemez mi insan? Türkiye'de CIA'- in hangi eyalette olduğunu bilmeyen adam Washington'un en derin ve çok gizli belgelere dayanan küresel planlarını açıklıyor! Tamamı palavra. Benim yaptığım "zihinsel bir manuel" vermek. Amerikan ruhunun ne olduğunu söylüyorum.
* "Komplo teorisi" diye geçiştirilen pek çok konuyu ete kemiğe büründürüyorsunuz ve "Made in USA" etiketinden söz ediyorsunuz? Nedir bu etiket? Komplo teorilerine karşı değilim. Ancak bilim/ gazetecilik ilkeleri ile sağlamlaştırılmış olması lazım. Ben bunu yapıyorum. Sadece komplo teorilerinden oluşan kitap da yazdım ve dedim ki "çürütürüm" diyen varsa buyursun. De-Şifre rehberdir. İsimlerle, organizasyonlarla, olaylarla, operasyonlarla global bir üç kağıt macerasının belgeleridir. "Etiket"e gelince. ABD'nin biçtiği elbiseyi giyiyoruz işte. Bu tezgahın, yani Ortadoğu'nun tamamı ve Türkiye'ye ilişkin son değişim ve yapılandırma manzumesinin hepsi Washington'un eseridir. Ancak ardında yatan demokrasi, insan hakları, uygarlık vs değil. Bu politik ve ticari menfaatler bütünüdür. Burada ABD'yi suçlamanın da çok anlamı yok. Kendi çıkarlarını düşünüyor. Doğaldır.. Da biz enayi değiliz artık.
* Bilgi üreten kuruluşlarla istihbarat aygıtları arasındaki bağlar üzerinde fazlasıyla duruyorsunuz. Nedir manzara? Bu kuruluşların büyük bir bölümü istihbarat örgütlerine mi hizmet ediyor? En önemli noktalardan biriİstihbarat ajanlarını siyah gözlüklü ve kulaklıkla yaşayan Matrix tiplerinden kabul ediyorsanız, yandınız. ABD'ye öykünecek ya da imrenecekseniz işte buna özenin. Think-Tank'lar, vakıflar, enstitüler ve üniversitilerde binlerce "sıkı adam" sabahtan akşama kadar sizi hal yoluna koymanın yollarını arıyor ve üretiyor. Devletin başarısı bunlara destek vermesi, organize etmesi hatta bizzat kurması. Gerçekte ABD'ye karşı başarısız olunan konu budur. 11 Eylül'den sonra istihbarat camialarını yeniden inşa ederken onlarca bilim adamı ve teknisyeni bir araya getirdiler. Buradan bir sonuç çıkardılar ve hayata geçirdiler. Liste liste, isim isim, kurum kurum var kitapta. Güvenliğin temeli özel sektöre verilir mi? Veriyorlar işte. Ve kendilerine özel olarak doğruyu yapıyorlar. 11 Eylül de sonrasında da yaşanan gelişmeler de iki elin parmakları kadar teorisyenin işidir. Aslında bunları da 'de-şifre' etmek lazım. Çünkü şöhretli bir kısmı Türk dostu ya da saygın isimler olarak tanınıyorlar Türkiye'de.
* Amerikan İstihbarat makinesinin ürünü sayılabilecek kuruluşlar ve fikirleri Türkiye'de ne kadar etkili? Hiç kendinizi yormayın. Birincisi, anti-İsrail ve anti-Amerikancılık suçlamasını sağa sola kim sistematik olarak yağdırıyorsa mim koyun. İkincisi nispeten yeni bir konsept var. "Yumuşak Güç" diyorlar. Bir ucu Washington'daki "Zihin Araştırmaları Merkezi"ne gider, diğer ucu akademisyenlere ve enstitülere. Bu metodla basına etki ediyorlar ve "haber dağıtan kaynakların" şeceresinin iyi bilinmesi gerekiyor.
AMERİKA CESARET EDEMEZ!
* Türk-Amerikan savaşı olasılığı üzerine ayrıntılı bir değerlendirmeniz var. Bu savaşı neden mümkün görmüyorsunuz? Neden olmaz biliyor musunuz? Cesaret edemezler! Tamam reel-politik ve konjonktür bir Türk-Amerikan savaşını imkansız kılıyor ama bir kurgu yaparsak şunu söyleyeyim; Amerika gerçekten cesaret edemez. Biliyorsunuz bu bir roman olarak çok yankı yaptı. Dostları fazla hırpalamayayım. Çünkü yazdıkları hayali. Ama şu gerçek: ABD'nin bu tür bir çılgınlığı kaderini değiştirir! Bu imkansız bir savaştır. Buradan çıkamazlar. Bu asla kuru sıkı milliyetçi bir söylem değil. Kavramsal gerekçelerini yazdım. Konvansiyonel bir Türk- ABD savaşının sonu şu cümlelerle biter; "Evlatlarınız artık bizim çocuklarımızdır. İçiniz rahat olsun!" Buradan 10 Vietnam, 10 tane Irak çıkar. Bu bilimseldir. Türkiye'nin seferberlik halinde kaç kişilik ordu çıkaracağından haberi olan var mı? Türkiye'nin dünyanın kaçıncı en güçlü silahlı kuvvetlerine sahip olduğunu bilen var mı? Genelkurmay bilir, bir de Amerikalılar. Hadi ben de söyleyeyim. Yedinci. Üsttekiler de elinde nükleer silah bulunduran ülkeler. TSK en eğitimli ordudur. Öyle mi? Biz söylemiyoruz ki adamlar araştırıp yayınlıyorlar. Tek tek tüm kriterlere göre not veriyorlar. Komuta- kontrolden mühimmata kadar. Ortalaması yüz üzerinden 80-90'ın altına düşmüyor.
Cengiz ERDİNÇ
|
|
|
|
|
|
|
|
|