Dağlarda Kutlama
Alp Dağları'nda, doğanın içinde ailemle birlikte olmak büyük bir keyif. Burada farklı kültür ve gelenekleri gözlemlemek de mümkün
Siz bu yazıyı okurken yeni yıla girmiş olacağız. Hepinizin yeni yılını içten kutluyorum. Umarım, Türkiye için enerji dolu, dinamik ve olumlu bir yıl olur. Yeni bir yılın başlangıcında her şeyin olumlu olacağını düşünmek istiyor insan. İtalya'nın Kuzeyi'nde Tiroller'de kısa bir kar tatili zihnimize yeni bir tazelik getirir umudu var. İtalya'da yaşadığım şu uzun sürede bana en çok huzur veren iki yer olduğuna artık kesinlikle eminim. Birincisi Capri Adası. İkincisi ise Alp Dağları. İtalya'da Dolomiti adını alan ve Avusturya sınırına yakın bu dağlarda doğayla iç içe olmak, uzun düşüncelere dalmak büyük bir keyif. Bunlar da insanın kendisi ile yakın temasa geçebildiği mekanlardan. Bulunduğumuz Val Badia (Badia Ovası'nda) San Cassiano küçük bir kasaba. İtalya'nın Birinci Dünya Savaşı'nda ele geçirdiği bu topraklarda yaşayanların büyük bir çoğunluğu da Avusturya kökenli. Tüm yazılar da İtalyanca ve Almanca. Hatta Ladinlerin yaşadığı bölgelerde Ladince ile beraber 3 dilde yazılar görmek mümkün.
DOĞADA BİR CENNET San Cassiano'da kaldığımız otelde müşterilerin büyük bir kısmı Alman. Her Noel'de, yılbaşında buraya gelen aileler var. Eşim "Bu adamların tek varlıkları dağlar, kar ve orman, şu yarattıkları turizm sistemine bak" diyor. Öyle, otel, mobilyalar, her şey ağaçlardan yapılma, müthiş bir titizlikle çevre, tabiat organize edilmiş. Bizim gibi şehirden bunalanların koştuğu küçük bir cennet. Artık 7'sine basacak olan kızımla, 4 yaşındaki oğlumu kayarken görmek beni eğlendiriyor. Çocuklar daha korkusuz ve rahat. Oğlum arada bir kayak hocasına "Beni sen düşürüyorsun" diye kızıyor. Benimle uzun ve baş başa kalma fırsatı bulan kızım, hayat ve ilişkiler üzerine kendi çapında felsefe yapıyor. O bunun farkında değil ama yaptığı bu. Hepimizin ve kendisinin ilişkilerini benimle irdelemeye çalışıyor. İki gün boyunca kar yağıyor. Pistler yumuşak. Kaymayı yeni öğrenen çocuklar için harika. Ben Georges I. Gurdjieff'in "Olağanüstü İnsanlarla Buluşma" adlı kitabına başlıyorum. Anadilleri Yunanca, Ermenice ve Türkçe olan Gurdjieff, bir süre Kars'ta ve İstanbul'da da yaşamış. Almanlar Noel gecesi, "Stille Nacht, O Tannenbaum" gibi geleneksel şarkılarını söylüyorlar. Tabii bazı şarkıların İtalyanca versiyonu da söyleniyor. Herhalde az sayıdaki İtalyan turistlere ayıp olmasın diye. Kaldığımız otelin sahibinin 3 büyük çocuğu var. Bütün aile klasik Tirol giysileri içindeler. Geleneği yaşamanın insanlara güven verdiğini gözlemlemek mümkün. Oğlum genelde hep "karşı akımcı" bir tavır içinde olduğu için şarkılar söylenirken kulaklarını tıkıyor. Eşim kar yağarken hep "Bu da bir şey mi, Erzurum'da -15'ti" diyor. Bundan bir hafta önce Avrupa'nın olası yeni sınırları üzerine bir röportaj yapmak üzere Türkiye'nin doğusuna ve Trabzon'a gitmişti. İster istemez Erzurum ve Tiroller'in doğa olarak kıyaslamasını yapıyor. Erzurum'dan bir de CD getirmiş. "Anadolu Beşik" isimli CD'de Erkan Oğur ve İsmail H. Demircioğlu'nun derlediği güzel halk şarkıları var. İtalyan eşime bakıyorum. "Bu adamda da bir Doğulu duyarlılığı oluşmaya başladı" diye düşünüyorum. Kültürler birbiriyle karşılaşınca böyle acayip şeyler oluyor. Evde bu CD'yi artık sıkça dinler olduk. Kızım "Nasıl dans edilir bu müzikle" diye soruyor. Eline bir mendil verip serçe parmaklarımızı birleştiriyorum. Çok mutlu, böyle dansetmek hoşuna gidiyor. "Bana bu dansı öğrettiğin için teşekkür ederim" diyor. Sonunda yine yemek vakti, eşim aynı müziği koyunca dayanamıyorum "Yani bir şu müziği dinle bir de jingle bell, stille nacht, hangisi müzik, hangisi ruhunu daha çok okşuyor sen söyle?" diyorum. Bu küçük provokasyon karşısında gülüyorlar.
YEŞİL MERCİMEK BEREKETİ Ben yılbaşını Perugia'da arkadaşlarımızda geçireceğim. Üç nesilden ve farklı kültür ve milletlerden insanların birlikte yılbaşını kutlaması huzur verici. Her yıl olduğu gibi bu yıl da yeşil mercimek garanti. İtalyanlar ne kadar çok mercimek yerlerse yeni yılda o kadar çok para kazanacaklarına inanıyorlar. Bundan birkaç yıl önce bizimle beraber Perugia'ya gelen erkek kardeşim "Ya, ben askerde her gün mercimek yedim, burada yemezsem kusura bakmasınlar" diyerek hepimizi güldürmüştü. Bunun alt mesajı da "Sizin yılbaşına mahsus yediğiniz bu değerli yemeği bize askerde her gün yediriyorlar"dı. Artık İtalyan dostlar her yılbaşı mercimek yerken bunun Türk askerinin tabldotunun en çok "rağbet" gören yemeği olduğunu da hatırlıyorlar. Bu arada fasulye alınmasın... Herkese iyi yıllar...
|