Kimsenin görmediği ressam...
Gece eve döndüğümde posta tomarının içindeki koca bir zarfa öncelik tanıdım... Zarfın içinden Ömer Muz'un 17 Şubat'ta başlayıp, 4 Mart'ta bitecek olan "Zamanda bir iz olmak" başlıklı yeni sergisinin davetiyesi çıktı... On küsur yıl önce Hürriyet'te yayınlanan çizgi roman afişleri dikkatimi çektiği için resim sergisine yolum düşmese, Ömer Muz'u belki ben de tanımayacaktım.
*** *
Bizim duvarı Ömer Muz'un suluboya resimleri süsler... Karlı bir kış gününde Tünel'de bir tramvay... Karlı bir günde Haliç kıyılarındaki sandallar... Haydarpaşa Limanı'nın yanı başındaki bir vapur... Balık tutan balıkçılar... Galata'da Napoli'yi anımsatan dar bir sokak...
***
Son sergisinin kataloğunu evirip çevirirken, Ömer Muz'un vazgeçmediği konulara ilgisini sürdürdüğünü gördüm... Katalogda Beyoğlu'ndaki tramvay gene vardı... Üstelik gene karlı bir kış günü... Haliç gene vardı... Vapurlar gene vardı... Ömer Muz tüm bunları ışık, gölge ve mekan vurgusuyla, kendine özgü izlenimcilikle tekrarlıyordu... Suluboya resimlerindeki çekicilik çizimlerindeki gerçekçiliği de kapsıyordu.
***
Ama beni asıl bu yazıyı yazmaya yönlendiren Sebati Karakurt'un katalogdaki bir cümlesi oldu... Yaratıcı fotoğrafçılığını gazeteciliğinden daha öncelikle ve keyifle izlediğim Sebati Karakurt, Ömer Muz için Hürriyet'e yazdığı bir tanıtım yazısında şöyle diyordu: "Türk resim sanatında çok az suluboya sanatçısı olmasına rağmen onu hiçbir sanat uzmanı ya da eleştirmeni görmüyor."
***
Cümle beni vurdu... O cümleyi şunlar takip ediyordu: "Ama o kendini görüyor ve eleştiriyor. Akademik hiçbir altyapısı olmadan, gelenekçi bir inatla kendi bildiği resmi yapıyor. Otuz yıldır izliyor doğayı, tıpkı kendinden önceki sanatçılar gibi. En büyük akademinin doğa olduğuna ve resmin yaşanılarak öğrenileceğine inanıyor."
***
Kimsenin görmediği ressam... Türkiye övgüde gerçekten çok cimridir... Herkes kendisiyle ağzına kadar dolu olduğu için bir başkasına kontenjan tanınmaz... Çaba istikrarını değerlendirecek toplumsal mekanizmalar kurulmadığından, ilişkilerin temelini de "hatırlılık" oluşturduğundan, öksüzümüz çoktur... Sebati Karakurt da 48 yaşındaki Ömer Muz'un bu öksüzlüğüne dikkati çekiyor... Günün gailesi içinde pratik radarlarla koşuştursa da, nihayetinde Ömer Muz'un gördüğü suluboya bir İstanbul var... Her yazının başına oturduğumda karşımdaki duvarda asılı resimlerine bir bakarım... O nedenle en azından benim için, Ömer Muz hep gördüğüm, onun tekrarlamayı sevdiği suluboya İstanbul manzaraları da hep bilip sevdiğim bir sanatsal çabadır.
|