|
MGM 80 yaşında
|
|
Kükreyen aslan figürünü hepiniz hatırlarsınız... Hollywood'un en ünlü filmlerine imza atan MGM yapım, sektörde 80 yılını geride bıraktı.
Kükreyen aslan 80 yaşında
MGM artık daha çok sinema dışı yatırımları yöneten bir şirket merkezi. O eski parlak ve Hollywood'da "Aslan Kral" olma dönemleri geçmişte kaldı. Ama kimse, eşsiz filmlerini unutamadı.
Çocukluğumuzda dev Amerikan stüdyolarının amblemlerini ne severdik!... Columbia'nın meşale tutan kadını, Universal'ın çevresinde ışıklar dönen yerküresi, RKO'nın pırıltılar saçan Eyfel vari kulesi, Paramount'un yıldızlarla çevrili dağ tepesi, 20. Century Fox'un New York'u hatırlatan dev yapılarından fışkıran ve sağdan sola gidip gelen projektör ışıkları... Ama ille de MGM, yani Metro-Goldwyn-Mayer ve onun ünlü kükreyen aslanı... En çok onu severdik. Bu, gerçek ve canlı bir aslanın etkileyici görüntüsünden olduğu kadar, belki bilinçaltımızda MGM filmlerinin en parlak, en renkli, en gösterişli filmler olmasından da kaynaklanırdı. Geçen haftalarda, MGM'nin 80. yıl kutlamaları için Hollywood'a gittik, biliyorsunuz. Ama ben bir türlü MGM'nin tarihini yazamadım, aktüel şeylerden sıra gelmedi. Oysa bu dev şirketin tarihi, elbette Hollywood tarihiyle tümüyle özdeş. MGM'yi anlatmak, Hollywood'u anlatmak demek. Onun için, bu güzel fırsatı değerlendirmek şart. Hikaye çok karışık ya, ben özetlemeye çalışayım. Önceleri Doğu kıyısında kurulu olan ilk film sanayiinin, iklimden doğaya, geniş araziler ihtiyacından hukuksal sorunlara çok çeşitli nedenlerle Batı yakasına taşınmasına geçildiği 1910'lu yıllarda kurulan Metro Pictures adlı bir şirket, ünlü yapımcı Samuel Goldwyn ve bağımsız olmayı seçmiş yapımcı Louis B. Mayer'le birleşti. Ve 1924 yılında Metro-Goldwyn-Mayer şirketi doğdu. Mayer stüdyo şefi, genç ve yetenekli bir adam olan İrving Thalberg yapım danışmanı oldular. Ve efsane başladı. Efsanenin malzemesi, dönemin en ünlü oyuncuları, yönetmenleri ve çeşitli alanların sanatçılarıydı. Kimler, kimler yoktu ki... Ramon Novarro, Lon Chaney, Lillian Gish, Adolphe Menjou, William Powell, Buster Keaton, Norma Shearer, Joan Crawford, Barrymore Kardeşler gibi sessiz dönemden kalan sanatçılara Greta Garbo gibi bir ilahe ekleniyor, onun ilk sesli filmi "Anna Christie", "Garbo Konuşuyor" sloganıyla reklam edilerek olay yaratıyordu. 30'larda şirkete Spencer Tracy, Clark Gable, James Stewart, Wallace Beery, Robert Taylor, Cary Grant, Jean Harlow, Myrna Loy, Lana Turner gibi yeniler ekleniyor, Jeanette Mc Donald-Nelson Eddy ikilisinin müzikalleri; Üç Ahpap Çavuşlar-Marx Kardeşler'in güldürüleri; Judy Garland-Mickey Rooney ikisilinin aile filmleri, Johnny Weismuller'in "Tarzan" serisi kıyametler koparıyordu. 30'ların tam sonunda "Rüzgar Gibi Geçti", MGM üslubunu doruklara taşıyordu. Şirketin yarı-resmi sloganı şuydu: "Make it good, make it big, give it class- Yaptığını iyi yap, büyük yap ve klas ekle!"...
AVA MI, ELIZABETH Mİ? Şirket, 40 ve 50'li yıllarda doruktaydı. Technicolor- renkli filmleri ilk ve en bol yapan stüdyo oydu. İngiltere'den getirtilen Greer Garson, Walter Pidgeon'la dayanılmaz bir ikili oluşturuyordu. Katharine Hepburn-Spencer Tracy'li komediler, Gene Kelly, Judy Garland, June Allyson, Howard Keel, Kathryn Grayson, Jane Powell, Vera-Ellen, Ann Miller, Leslie Caron, Esther Williams'lı müzikaller büyük ilgi görüyordu. Fred Astaire bile sonunda MGM'ye geldi ve kimi en güzel filmlerini, eşsiz Cyd Charisse'le dans ederek orada yaptı. Mario Lanza, özellikle "Büyük Caruso"da, opera filmlerinin bile MGM damgalı olunca büyük iş yapabildiğini kanıtladı. "Quo Vadis", "Scaramouche", "Ben Hur", "Doktor Jivago" gibi en büyük tarihsel üstün-yapımlar, "Yağmur Altında"dan "7 Kardeşe 7 Gelin"e, "Paris'te Bir Amerikalı"dan "Gigi"ye en güzel müzikaller orada yapıldı. Elizabeth Taylor, çocuk yıldız olarak başladığı MGM'de, gelmiş geçmiş en güzel kadın ünvanı için yine MGM artisti olan Ava Gardner'le kapıştı. Marlon Brando'dan Richard Burton'a, Julie Andrews'ten Vanessa Redgrave'e, Sophia Loren'den Gina Lollobrigida'ya, Paul Newman'dan Steve Mac Queen'e, Frank Sinatra'dan Elvis Presley'e MGM çatısı altında film yapmayan hemen hiç ünlü kalmadı. Ve sonra iniş başladı. TV rekabeti, zayıflayan stüdyo sistemi, çığ gibi artan masraflar ve mantar gibi çoğalan bağımsız yapımevleri, MGM'nin sonunu hazırladı. Şirketin çıkış yıllarında hep saygın işler yaptıran İrving Thalberg, 1936'da ölmüştü (adına hala bir ödül veriliyor, Oscar törenlerinde). "Büyük patron" Louis B. Mayer de 1957'de öldü. Daha o yıllarda başlayan yönetim entrikaları, 1960'larda çoğaldı ama hiç kimse eski parlak günleri geri getiremeyecekti. 1960'larda asıl büyük yatırımlar artık filmlere değil, otel ve gazinolara yönelikti: Las Vegas'ta 120 milyon dolara yapılan MGM-Grand Hotel'i gibi... 1973'de şirket dağıtımdan tümüyle çekildi. United- Artists'le bir anlaşma yapıldı ve tüm film stokları ona geçti. 1980'li yıllarda ise MGM arşivi, CNN'in sahibi Ted Turner'in Turner Productions şirketine geçti: Tüm MGM ve yanısıra Warner Bros filmleri. Öyle ki, bugün MGM denen şirketin elinde artık hiçbir eski MGM filmi yok! Nitekim, Digiturk'te MGM adıyla yayın yapan kanalda MGM filmi yok, hep United-Artists filmleri var! Hollywood'da MGM'nin 80. yılı kutlaması için seçilip bize sunulan film bile bir MGM filmi değil, United-Artists yapımı olan "Pembe Panter"di!...
ESKİ FİLMLER NEREDE? Şimdilerde Turner şirketi de dağıldı, o eski ve güzelim MGM filmleri kimin elinde, bilmiyorum. Şirketin 70'lerden sonra hızla azalıp adeta sembolik düzeye inen yapımları, 90'lardan sonra biraz arttı. Türkiye'ye UIP dağıtımıyla gelen filmler arasında kimi MGM filmleri çıkıyor. Son Cannes Şenliği'ni kapayan ve Cole Porter'in yaşamını anlatan modern müzikal "De Lovely" de bir MGM yapımı. O Cole Porter ki, şarkıları yıllar boyu en ünlü MGM müzikallerine ses olmuştu: "Öp Beni Kate"den "Yüksek Sosyete"ye... Ama MGM, artık daha çok sinema-dışı yatırımları yöneten bir şirket merkezi. O eski parlaklık, o Hollywood'da "Aslan Kral" olma durumları tümüyle geçmişte kaldı. Ve o eski filmler nereden, nasıl bulunup görülür, gösterilir ben bilmiyorum...
|