KKTC işinde haklı var mı?
Denktaş'ın 'Kıbrıs kaybedilmiş bir davadır' sözü, her şeyden önce kendisi için ciddi bir talihsizliktir. Gerçek bir dava adamı 'Sevr'den beter bir muahede' sonunda bile 'dava kaybedilmiştir' demez. Bu, süren mücadelede en son söylenecek söz bile değildir. Başbakan da Safranbolu'dan bu yargının tam zıddını seslendirdi: - Kimse Kıbrıs konusunda spekülasyon yapmasın. Durum, siyah-beyaz karşıtlığına düşkünlüğümüzün en sıcak yansıması. Hükümete göre Kıbrıs için ortalık güllük gülistanlık. Denktaş'a göre felakete son nokta konmuş. Oysa ne Erdoğan haklı, ne Denktaş. İkisinin söylediklerinin ortasında bir yerdeyiz. Zaten siyasi gerçeğin demokratik paylaşımı böyle. Genellikle hükümetler her şeyi toz pembe gösterir, muhalefetler de kapkaranlık. Hakikat hep ortalarda bir yerdedir. Bazen hükümetin pembe beyanları hakikate daha yakın olur, bazen de muhalefetin feveranları. Bu durumun bir yan sonucu da şöyledir: Demokrasiler her zaman aldatıcı olmaya mahkumdur. Lakin demokrasilerde aldatma katsayısının öteki yönetimlerden daha düşük olması umulur.
Denktaş'ın bir asteğmenin sorusunu cevaplarken çizdiği Kıbrıs fotoğrafında şüphesiz sadece abartı ve ölümcül yanlış yok; gerçekler de var. Ölümcül yanlış, bir liderin, sürecin herhangi bir aşamasında ' dava kaybedilmiştir' demesidir. Ama Denktaş sadece bunu söylemiyor: - 1974 Barış Harekatı ile yeniden doğmuş ve Kıbrıs'ın Türkiye açısından bir güvenlik meselesi, Türk toprağı olduğuna inanarak 52 yıldır bu inançla meslek, aile düşünmeden bir haklı davanın kutsallığına inandırarak her şeyini ortaya koymuş bir ferd olarak sorularınızı, kendimi kısıtlamaksızın gönülden cevaplayacak olursam, 'Aziz teğmenim, Kıbrıs bizdeki mutlak ve katıksız barış severlerin katkısı ve Türk hükümetinin AB yolculuğu nedeniyle gözü kararmışlığı karşısında bence, kaybedilmiş bir davadır.' 1974'de olduğu gibi karşı tarafın bir çılgınlığı nedeniyle yüce Allah tarafından bize yeniden olağanüstü bir fırsat verilmezse durumu nasıl kurtarabileceğimizi göremiyorum. Karardaki tavsiyelerden kaçta kaçından pazarlık yoluyla Türkiye yakasını sıyırabilecektir, belli değil. 10-15 yıl sonra Türkiye'nin üye yapılıp yapılamayacağı, AB'nin kendisinin ne olacağı da belli değil. Yakında göreceğiz ki Denktaş bu beyandaki bazı kaygılarında yüzde yüz haklı çıkacak. Ama yine kendi beyanında yer alan 'karşı tarafın çılgınlığı nedeniyle yüce Allah tarafından bize yeniden olağanüstü bir fırsat verilmezse' ibaresi, Denktaş'ın 'dava kaybedilmiştir' sözünün yersizliğini belgeler. Nitekim Rumların Annan Planı'na 'hayır' demeleri böyle bir fırsattır. Bu fırsat, Kıbrıs üstüne yapılacak müzakerelerde, sürekli dayatılan 'uzlaşmaz taraf sizsiniz' yargısına karşı Türkiye'yi ilk defa üstün konuma geçirmiştir. Kısacası Kıbrıs meselesinde Türkiye'nin muhalif cephesine liderlik eden Denktaş'ın son beyanları kendisine yakışmamıştır. Bu böyle olmakla birlikte Ankara'nın Kıbrıs işinde vahim yanlışlar yaptığını da görmezden gelemeyiz. Bir kere 'Kıbrıs konusunda kimse spekülasyon yapmasın' diyen başbakan aslında siyasete ve diplomasiye stratejik bakabilen hiç kimseyi tatmin edemez. Papadopulos, tam da Erdoğan'ın bu beyanda bulunduğu dakikalarda 'Kıbrıs için şarta bağlanan biz değiliz, Türkiye'dir' derken, gelinen noktanın zorluğunu nasıl inkar edebiliriz? Kıbrıs davasını Denktaş iyi savunmuş, ama iyi yönetememiştir. Bundan şüphem yok. Haklı bir dava uğruna mücadele etmesine rağmen kendi halkının desteğini yitiren bir liderin her şeyi doğru yaptığı söylenemez. En azından Denktaş'ın başarısızlığını kabul etmek zorundayız. Öyle, 'Kıbrıs'ta satılmışlar, davaya ihanet ettiler' gibi yargılarla bu başarısızlık örtülemez. Amiyane tabiri ile 'satış yemek' bile bir liderin dirayet ve feraset zaafıdır. İlginçtir; Denktaş'ın, KKTC'yi yolsuzluklar cenneti gibi algılatan süreci önleyememiş olması, Ankara'nın bugün aynı davada yaptığı benzersiz hataların örtüsü haline getirilmiştir. Bu hükümet, Kıbrıs meselesini kendi AB girişimleri için koz olarak kullanabilecekken, tam tersine, kendi hedefi üzerine engel olarak yerleştirmiştir. Kendi tarafını 'çözümsüzlüğün faili' olarak ilan eden bir hükümetin geleceği nokta da zaten budur. Toplum bu siyah-beyaz tartışma içinde Kıbrıs hainleri ve Kıbrıs kahramanları kutuplaşmacılığına mahkum edilmiştir. Bu hikaye asla öyle değil.. Kıbrıs meselesinde, Türkiye'nin bütün sorumlu kadroları neredeyse denk stratejik günahlar işlemişlerdir; işlemeye de devam etmektedirler.
|