Bu sözleri tartışalım
Gittikçe inanmaya başladım. Müslüman mahallesinde salyangoz satmakla, Türk insanına denizi sevdirmeye uğraşmak arasında fazla bir fark yok. Hürriyet Gazetesi'nde Yalçın Bayer'in "Yatlar b.k saçıyor" vecizesinden sonra şimdi de Milliyet'te Melih Aşık'ın köşesinde buna benzer bir yazı yayınlandı. Otuz yılı aşkın bir süredir zevkle okuduğum Melih Aşık'ın kısacık bir yazıya bu kadar fazla yanlışı sığdırmasına gerçekten üzüldüm. "Topbaş'a bir soru" başlıklı yazıyı alıntılar yaparak cevaplamaya çalışacağım. Ancak en baştan söyleyeyim bahsi geçen Büyük Kulüp'le, onun yöneticileriyle, üyeleriyle hiçbir tanışıklığım yoktur. Benim burada yazacaklarım tamamen genel değerlendirmelerle ilgilidir. Yani kimsenin avukatlığına soyunmadım. Aşık, "Kadıköy yakasında, Dalyan - Bostancı arasında kalan sahilin suyu temizlendi. Halk artık oradan denize giriyor" demiş. Yanlış. Su temizlenmedi sadece bazı kötü deşarjların önü kesildi. Burada denizin temizlenmesi için uzun yıllara ihtiyaç var. Temiz olduğunu söyleyerek insanları yanıltan büyük vebale girer. En başta bu lafı edenler olmak üzere kimseye o sulara girmemelerini tavsiye ederim. Üstat: "Büyük Kulüp, Dalyan - Caddebostan arasında Marina yaptırmak için harekete geçti. Ankara'dan gerekli izni aldı. Marina kirlilik yaratır" buyurmuşlar. Yanlış. Marinalar da aynen turistik tesis ya da başka kuruluşlar gibidir. Bilinçli yönetilir, gerekli itina gösterilirse problem yaşanmaz. Çünkü çevre kirliliğini asıl olarak insanlar yaratır. Marinalarda yer alan teknelerin sahipleri amatör denizcilerdir. Yatçılardır. Yatçıların deniz kültürleri ve çevre bilinçleri toplumun diğer kişilerine göre çok daha gelişmiştir. Bir örnek vereyim; artık ülkemizde birçok marinada sintine sularını bile toplayan sistemler devrede... Ancak bunları alıp götürecek düzen kurulmadığı için, marina yönetimleri biriken suları ne yapacaklarını şaşırıyorlar... Melih Bey, "Marina çevresinden denize girilmez" demiş. Yanlış. Bunu okuyanların Aşık'ı bırakın dünyayı Türkiye'den bile haberi yok sanmalarından korkarım. Çevre bir yana bazı marinaların içinde bile yüzülür. Mesela Bodrum Yalıkavak Marina'nın içinde plajı vardır. Haydi "O yeni bir kuruluş o yüzden deniz kirlenmedi" diyelim. Ülkemizin ilk marinalarından Altın Yunus'un mendireğinin iki tarafında, hatta üzerinde plajı vardır. Bunun istisnaları vardır ama azdır. Onların kirliliğinin nedeni de yatlar değildir. Mesela İstanbul'daki Ataköy ve Fenerbahçe marinaları... Bunlardan Ataköy'ün dibinden Ayamama deresi ile resmen lağım akar. Kalamış'ta limanın içine akan lağımın önü ise çok yakın bir tarihte kesilmiştir. Bu yüzden adı geçen marinaların etrafında denize girilemez. Aklı olan daha çok uzun yıllar buralara parmağının ucunu bile sokmaz. Çünkü hala Ayamama ve Kurbağalıdere şehrin tüm pisliğini denize taşımaya devam ediyor. Ülkemizdeki marinaların çoğunluğu birer doğal akvaryum durumundadır. Fethiye'deki Ece Saray'da carettaların yüzdüğünü gördüğümü, Turgut Reis Marina'da levrek sürülerinin, ahtapotların dolaştığına şahit olduğumu söylemem abartı olmaz. Melih Aşık, "Büyük Kulüp'e birkaç kilometre mesafede; Kalamış'ta marina var. Yer sıkıntısı yok" buyurmuşlar. İşte bu söylem yanlışlığın ötesinde vahim. Bakın bu sözler öncelikle yazarımızın bugüne kadar çizdiği sosyal görüş felsefesine ters düşmüş. Ünlü hikayede şekerli kahve isteyen paşaya "Bunu baa etmeceydin" diye isyan eden kahveci durumunda hissettim kendimi. Çünkü "Başkasına ne gerek var" diye mantık yürütürseniz tekelcilikten sızlanan amatör denizcilerin yaralarına tuz basarsınız. İstanbul'da 12 milyon kişiye iki marina vardır. İnsanlar barınacak yer bulamadıkları, bulabildikleri de çok pahalı olduğu için tekne alamamakta, hatta ellerindekini satmak zorunda kalmaktadır. Keşke Melih Aşık üstadımız İstanbul Büyükşehir Belediye Belediye Başkanı Topbaş'a aba altından sopa gösterir gibi. "Bu izni sen mi verdin?" diye soracağına, "Benim orta direğimin denize çıkması için küçük tekne ve sandal barınağı, yanaşma iskelesi, tekne rampası yapmayı düşünüyor musunuz? Programınızda neler var?" diyebilseydi. Belki de geçmiş dönemlerdekilerin aklının ucuna bile gelmeyen bu tür olumlu işler, yeni başkanın aklına düşerdi de denizlerimizden ürkmeyen bir belediye başkanına sahip olurduk...
|