|
|
|
|
|
|
7 Ekim günü çifte 'acı'nın yıldönümü
Ebru'nun hayatında babasının yeri ayrı. 14 yaşındayken bir ani ölüm almış babasını elinden. Hiç unutmadığı, 'Mavi Gözlü Dev'im dediği babasının ölüm yıldönümü olan 7 Ekim'de kesilmiş bir bacağı. Bir gün tamamlanacak olan dans da o gün yarım kalmış....
Tedavisini sürdürdüğü hastanenin 4155 numaralı odasını artık evi belleyen 'Rüzgar Saçlı Kız' Ebru, mutlu bir çocukluk geçirdiğini anlattığı satırlarında en çok babasıyla ilgili bir anıyı vurguluyor. 14 yaşındaymış babasını kaybettiğinde. Ebru hayattaki en büyük pişmanlığını babasının ani ölümü üzerine yaşamış. Çünkü babasına dargınmış ölüm kapıyı çaldığında: "Babama kırgındım öldüğünde. Kalp krizi geçirdi, aniden kaybettik onu. Son dönemlerde iyice üzgündü. İşleri, ortakları yüzünden sıkıntılıydı. 14 yaşındaydım ve naz yapıyordum. Babamdan gitar istemiştim. O ise hiç beklemediğim bir cevap verdi. Alamayacağını söyledi. İstediğim gitar çok pahalıydı. Darılmıştım ben de. Sonra aradan birkaç gün geçti. Meğer babam gitmiş gitarı almış ama benim haberim yok. Gitarı aldığı günün gecesi vefat etti. Gitarı görünce neye uğradığımı şaşırdım. Dargın bir şekilde ayrılmamız, beni çok ama çok üzdü. İçimde ukde kalan tek şey budur işte. Babamın ölümünden sonra, babamın itina ettiği, çok okuduğu felsefe tarihini, Nazım Hikmet'in 6 ciltlik şiirlerinin tamamını okudum. Bitirdim. Hâlâ arada sırada karıştırıyorum. O zamanlar ezbere bildiğim şiirler arasında birisi var ki, o şiir sanki babamı anlatıyor. Bizi anlatıyor. Annemi anlatıyor. "Mavi Gözlü Dev." Babam da tıpkı Nazım Hikmet gibi masmavi gözlüydü. Onun da saçları Nazım gibi kıvırcıktı."
HAYATI DAHA İYİ ANLIYORUM Babasını 'mavi gözlü dev'e, annesini yine o şiirdeki minnacık kadına, Bursa'daki çok özlediği evlerini de 'bahçesinde ebruli hanımeli açan ev'e benzeten Ebru, geçirdiği talihsiz kazayı da "Belki de babama kavuşacaktım" diye yorumluyor. 21 yaşında olmasına rağmen çok çabuk ve erken büyüdüğünü söyleyen Ebru, "Büyüdüm şimdi ve babamı çok özlüyorum. Artık babamın ardından gözyaşı dökmüyorum. Çünkü artık geride kalanların, elimde kalanların kıymetini daha iyi biliyorum. Hayatı daha iyi anlıyorum. Annemi de, ağabeyimi de" diyebiliyor.
NEFES ALMANIN TADI GÜZEL Ebru, defterinde o çok sevdiği varlık, babasından sıkça söz ediyor: "Bir metre 55 santimetre boyundayım. 45 kiloyum ama sanırım bir hayli zayıfladım. En azından bir bacağım eksik ve o bilmem kaç kilo ederdi. Uzun bir zamandan beri elime gitarımı almamıştım. 1997'de kaybettim babamı. Onun ardından hayat hiçbir zaman eskisi gibi olmadı. Sonra hiç de hesapta olmayan bir kaza. Sol bacağımı ayırdı benden. Hem de babamın öldüğü tarihte. Bacağımı, 7 Ekim'de babamın öldüğü gün kestiler. Toplam 6 ameliyat geçirdim ama şimdi çok iyiyim. Şimdi buradan taburcu olacağım günü bekliyorum. Kendimi iyice toparladım. Fizik tedavi sürecim de iyi gidiyor. Buharlaşıp yok olan sol bacağımdaki ağrılar olmasa hayat daha kolay olacak ama nafile. Şimdilik, bu kaçınılmaz ağrıları çekeceğim. Bazı geceler zor geçse de, ateşim yükselse de, için için ağlasam bile hayat akıp gidiyor. Yaşadığıma öyle çok dua ediyorum ki. Nefes almanın tadı ne kadar güzel." -BİTTİ-
Yayına hazırlayan: Didem Ünsal
|
|
|
|
|
|
|
|
|