|
|
On bir ayın sultanı Ramazan
Ramazan yolculuğunun yarısını geride bırakırken Ramazan'a has bazı imge ve simgeler bizi kargaşa dolu dünyamızdan alıp kısa sürede mutlu, huzurlu ve güzel bir dünyaya çekiyor. Güzelliğin işaret fişekleri olan bu imgeler, zorluklarla dolu yaşam mücadelesinde bizlere güç veriyor....
Güzelliğin işaretleri Bir zamanlar gür ağaçlarla dolu ormanda iki oduncu, ağaç kesiyorlardı. Birisi sabahları diğerinden çok daha erken kalkıyor, işe başlıyor, bir ağacı devirir devirmez hemen ötekini kesiyordu. Dinlenmediği gibi, öğle yemeği için bile kendisine zaman ayırmıyordu. Akşamları ise arkadaşı eve döndükten sonra da çalışmasını sürdürüyordu. İkincisi ise, ağaç keserken zaman zaman dinleniyor, öğleyin güzelce karnını doyuruyor, akşamüzeri de evine dönüyordu. Bir süre sonra ikisi de kestikleri odunu ayrı ayrı dizmeye başladılar. Sonuç şaşırtıcıydı. İkinci oduncu, çok çalışan arkadaşından neredeyse iki kat daha fazla odun kesmişti. Çok çalışan adam, hayretler içinde: "Nasıl olur, anlamıyorum?" dedi. "Ben senden daha çok çalıştım halbuki" Öteki oduncu, gülümseyerek açıkladı, "Ortada anlaşılmayacak bir şey yok. Doğru sen durmadan çalıştın, ben ise arada oturup dinlendim. Dinlenirken de baltamı biledim. Baltası keskin olunca, insan daha az çabayla daha çok odun kesebiliyor."
İŞARET FİŞEKLERİ Ramazan yolculuğumuzun yarısını geride bırakmışken, Ramazan'ın işaretçileri olan davul ve top sesleri her gün kendilerine bizi hatırlatmaya devam ediyor. Ramazan'ın geldiğini bize hissettiren en bildik işaretlerden biri olan davul sesleri, sahur vaktinde yanı başımıza yaklaşır. Daha önceleri kaba nağmeler olarak gelen o tok sesler, uykumuzun en tatlı yerinde şefkatli bir anne nidası olarak hissettirir kendini. Vazgeçilmeyen tatlı uykular, yerini birden telaşlara bırakır. Alelacele kalkılır, yemekler hazırlanır, ev ahalisi uyandırılır. Bayram sabahlarının o inanılmaz hızlarına hazırlık yapılır adeta. Eğer sosyologlar Ramazan'ı masaya yatırıp incelemeye kalksalardı, şüphesiz ansiklopediler ebadında ürünler çıkardı ortaya. Sahuruyla, iftarıyla, teravihiyle, fitresiyle, zekatıyla toplumsal dinamikler üzerine inşa edilen böyle başka birkavram var mı yeryüzünde? Sahura kalkmak insan iradesini zorlayan bir eylemdir. Ama bütün aile fertlerinin evde olduğu bir anda gerçekleştirdiği için de inanılmaz keyiflidir. Böylesine mutlu tablolardan sonra elbette ondan günümüzde de güzelleşecek, anlamlaşacaktır. İşte hayat böyle anlamlarla güzelleşir.
BALTAYI BİLEMEK Kendisi için gecenin bir yarısında kalkıp nefis yemekler hazırlayan eş, ne kadar güzel ve tatlı gelir insana. Yine sabahtan akşama kadar aç karnına koşturup, sıcak pidesini eline alıp kapıyı çalan kocadan daha sevimli kim olabilir? İşte böyle geçen sahurlar, iftarlar bizi besler, zorluklara karşın daha çok mücadele edebilmemizi sağlar. Ramazan günleri hikayemizde olduğu gibi baltayı bilemekle geçer. Midemizi dinlendiririz, sohbet meclislerini bereketlendiririz. Hoş olmayan davranışlardan uzaklaşır, güzelliklere yelken açarız. Günlerimizi hem bereketlendiren hem yenileyen Ramazan'a selam olsun. Ve onunla güzelleşen tüm insanlara...
Adem Özbay
|