|
|
|
|
|
|
Etiler değerlenince onlar açıkta kaldı
İstanbul'daki 59 Rus ve Arnavut mülteci sokakta kalma tehlikesiyle karşı karşıya.
İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkelerinden kaçıp Türkiye'ye sığınan mülteciler Akmerkez'in karşısında yaşadıkları binadan çıkarılmaya çalışılıyor. Nedeni Kızılay'ın değeri giderek artan bu binayı satmak istemesi. Mültecilerin tek umudu Birleşmiş Milletler'in kararı.
*** Bizi evimizden etmeyin
İstanbul'un lüks semtlerinden Etiler'de öyle bir bina var ki yıllar öncesine tanıklık ediyor Akmerkez'in tam karşısındaki binanın içinde yaşayan misafirleriyse en az bina kadar önemli.
Olga Dayıkoğlu 81 yaşında. Ailesiyle birlikte İkinci Dünya Savaşı sırasında Rusya'dan kaçıp Türkiye'ye sığınmışlar. Mülteci olarak geldikleri İstanbul'da, Etiler'deki bu binada kendilerine bir daire verilmiş. İki kardeşiyle birlikte yaşamaya başladıkları Etiler onlar için yuva olmuş. Yıllar boyunca Etiler'deki bu hayata alışan Dayıkoğlu aynı binada kalan kardeşleriyle birlikte bir ömrü burada geçirmiş. Bir süre sonra binanın bakımsızlığı, yaşlı kadının kardeşlerini yeni arayışlara itmiş. "Etiler Evi"nden ayrılan kardeşleri yurtdışına yerleşince, hiç evlenmemiş olan Dayıkoğlu tek başına kalmış. Tek yakınları bu binada kendi gibi yaşayan mülteciler. Dayıkoğlu'nun evinden içeri girdiğimizde göze çarpan bir dağınıklık var... Masanın üstü temizlenmemiş, yatağı toplanmamış halde. Bu şekilde bizi ağırlamaktan üzgün ama günlerdir oturduğu daireyi temizleyemediğini söylüyor. Çünkü Etiler Evi'nde dolaşan bir söylenti onun keyfini kaçırmış: "Burada çok uzun zamandır oturuyorum, ben bile unuttum ne kadar süre olduğunu... Biz buraya geldiğimizde burada hiçbir şey yoktu, bomboş araziydi. İnekler otlardı buralarda. Ama sonra burası güzelleşti, bu hale geldi. Şimdi Kızılay bu binayı satmak istiyormuş diye duyduk. Ben çok üzüldüm, günlerce ağladım. Hiç temizlik de yapmıyorum. Çünkü eğer bizi buradan çıkaracaklarsa niye temizlik yapayım? Ama ben yaşlıyım, tek başınayım, nasıl taşınırım buradan? Hergün yürüyüş yapıyorum ben sabah akşam burada. Çok alıştık buralara. Halbu ki bana 'sen ölene kadar buradasın' demişlerdi." Bu sırada gözleri doluyor yaşlı göçmenin ve ekliyor, "Eskiden Kızılay binayı temiz tutardı, boyatırdı, ben de çok temiz bir kadındım hergün evimi derler toplardım ama artık içimden gelmiyor. Çünkü satacaklar diye üzülüyorum. Herhalde Kızılay'da binayla bu nedenle ilgilenmiyor artık.Bakalım ne olacak sonumuz!"
BİNA DEĞER KAZANINCA 81 yaşındaki Rus mülteciyle aynı korkuyu yaşayan ve Birleşmiş Milletler'in Kızılay'a devrettiği binada yaşayan 59 mülteci daha var. Onlar günlerin ne getireceğini endişeli gözlerle bekliyorlar. Bu konuda yorum yapmaya çekinenler de var, Birleşmiş Milletler yetkililerine seslenenler de... Akmerkez'in tam karşısındaki bu bina yıllar içinde çok değer kazanmış. Ama ilk yapıldığında kimsenin uğramadığı boş topraklarmış buralar. Nispetiye Caddesi'nde bütün heybetiyle uzanan bina 1900'lü yılların başında yapılmış. Şu an Türkiye'de faaliyet göstermeyen Dünya Kiliseler Birliği tarafından alınmış ama o zaman ki mülk edinememe kanunundan dolayı bir sivil toplum derneğine devredilmiş. Birleşmiş Milletler Mülteci Komiserliği ise binayı mültecileri barındırmak için almış. Binada mülteciler barınmaya başladığında ne Akmerkez varmış, ne de bölge böylesine yüksek rantın döndüğü bir yermiş. Tepelik bir yer olarak anlatılan, ineklerin otladığı Etiler'deki bina, 1960 yılında bir şart koşularak Kızılay'a devredilmiş. Bu şarta göre binada yaşan mültecilerin hakları korunmuş, "Bu mülteciler ölene kadar ya da kendileri isteyene kadar bu binadan çıkartılamazlar" denmiş. O zamanlar bölge bu denli talep görmediği için Kızılay'a devri gerçekleşmiş. Yıllar boyu Kızılay elemanlarını burada görevlendirip, mültecilere bakmış, bina gerektiğinde boyanmış, gerektiğinde tamir edilmiş. Ama ne zaman ki Etiler şimdiki sosyete semti "Etiler" olmuş, binada yaşayan mülteciler içinde bir çözüm aranmaya başlanmış. Kızılay, Birleşmiş Milletler'le anlaşıp binayı satmak istiyor ama devir sırasında koşulan şart buna engel.
AKMERKEZ MANZARALI BALKON Olga teyzenin yan komşusu Nesibe Gula'nın balkonu Akmerkez'e bakıyor. Arnuvutluk'tan gelen mültecilerden olan Nesibe Hanım, oğlu Nedim'le kalıyor Etiler Evi'nde. Nedim Karakoyun ise yedi yaşındayken gelmiş buraya. Çocukluğu, gençliği burada geçmiş. Hayatını geçirdiği yer şimdi satılma tehlikesiyle karşı karşıya, çaresiz "Umarım böyle bir şey olmaz" diyor. Ama bu haliyle de binanın yaşanacak halde olmadığını söylüyor: "Bu haliyle burada yaşanmaz. Eskiden her türlü olanak vardı, görevliler vardı Kızılay'dan, onlar gelir ilgilenirlerdi. Çocuk odası bile vardı aşağıda. Ama artık boya bile yapılmıyor, çok pis buralar." Mülteci olmanın verdiği çekingenlik bu konuda da su yüzüne çıkmış. Nedim Gula " İnsanlar korkudan birlik de olamaz buralarda" diyerek özetliyor durumu. Bir kat aşağıda yaşan Halis Bey ise bize tepkiyle yaklaşanlardan,"Bu işlere bizi bulaştırmayın" diyor ama sohbetini de bizden esirgemiyor. "Halis" ismini kendisine Atatürk'ün koyduğunu söyleyen 74 yaşındaki Arnavutluk göçmeninin en büyük keyfi yan komşusu Petro Bey'le iskambil oynamak. Bütün günü birlikte geçiriyorlar. Onlar da yıllardır ev bildikleri yerden ayrılmak istemiyorlar.
YAŞLILAR MAĞDUR OLMASIN Birleşmiş Milletler Mülteci Komiserliği Dış İlişkiler Sorumlusu Metin Çorabatır ise Kızılay'la görüşerek iki tarafı da mağdur etmeyecek bir çözüm yolu bulma derdinde. "Çok açık bir şartımız var. Binada kalan ve isimlerini tek tek yazdırdığımız mülteciler buradan ölmeden ya da kendi rızaları olmadan çıkartılamazlar" diyor. Ama bu nedenle binanın bakımsız kalması Çorabatır'ı da üzüyor ve Kızılay'a çağrıda bulunuyor: "Bizim için önemli olan insanları mağdur etmemek, uzaklara götürmemek. Çünkü onlar bir hayat boyu aynı çevrede yaşamışlar, onları şimdi alıp şehrin çok dışına yerleştirirsek olmaz. Çocukları, akrabaları var oraya gidip gelen. Biz onlara Kızılay'ın meşru sayılabilecek isteklerini dikkate alarak bir yol bulmaya çalışıyoruz. Ama önemli olan o insanların rahatlığı çünkü hepsi yaşlı."
Sonat Canıdar
|
|
|
|
|
|
|
|
|