|
|
Baba izin Ver Okumalıyım
Fatma Ergün, Türkan ve Fatma Baturay... Onlar okumak isteyen Urfalı üç küçük kız. "Çocuk" olamadan büyüyen kızlar için okula gitmek güzel bir hayal.
Doğulu kızların pek çoğu için okula gitmek gerçekleşmesi zor bir rüya. Urfa'nın bazı köylerinde kız çocukları, sırf okula gidemesinler diye ölü gösteriliyor. Fatma Ergün, Türkan ve Fatma Baturay, bu topraklarda eğitim imkanı arayan çocuklardan sadece üçü.
HEPSİ ŞANSLI DEĞİL Fatma Ergün ve Türkan Baturay ailelerinin bütün engellemelerine rağmen "şimdilik" okula gitmeyi başarıyor. Fatma Baturay ise onlar kadar şanslı değil. O sadece 13 yaşında... Babasına göre "çabuk" büyüdüğü için okuldan alınmış. Okuma-yazmayı çoktan unutmuş. Muhtar olan babasını kaymakam bile ikna edememiş.
*** Urfa'nın küçük kadınları
Fatma Ergün, Türkan Baturay, Fatma Baturay... Onlar okumak isteyen üç kız çocuğu. Evlerine konuk olduk, hayallerini dinledik. Dünyalarını bize açtılar, çaresizlik ve özlemlerini de.
Yaşları küçük ama Urfa'nın toprağından mı, suyundan mı bilinmez, çabuk büyüyor, gelişiyor, birer küçük kadın oluyorlar. Geceleri yataklarında okula gittiklerini hayal ediyor, cahil kalmaktan korkuyorlar. Ama onlar için herkesten daha zor okula gitmek. Pamuk tarlasında çalışıyor, ev geçindiriyorlar. Kimisi evleniyor, kimisi çocuk doğuruyor, kiminin üstüne kuma geliyor. Urfa öyle bir yer ki, bazı köylerde okul çağındaki tüm kız çocukları ölü gösteriliyor, sırf okula gidemesinler diye... Urfa'nın üç küçük kadını ile konuştuk, onları evlerinde ziyaret ettik, hayallerini dinledik.
PAMUK TARLASI KORKUSU Fatma Ergün 12 yaşında, gözleri pırıl pırıl. O, okula gitmek istiyor. Ancak babası çok gönülsüz. Babasına göre Fatma, artık çocuk değil, kocaman bir kız. Ailenin maddi durumu da iyi değil. Fatma'nın beş kardeşi var, o hepsinin ablası. Mevsimi gelince, pamuk toplayarak evin bütçesine katkıda bulunuyor. Annesi pamuk toplarken kardeşlerine bakıyor, evin işlerini yapıyor, yemek pişiriyor. Babasını ikna etmek çok zor. Fatma'nın annesi kızının okumasını istiyor. Kendisi okuma-yazma bilmiyor. Yaşı 36, "Artık benim için yapılacak hiçbir şey yok. Hayat benim için bitmiştir, çocuklarım yaşasın" diyor. Anne yalvarıyor, babaya. Sonunda zorla ikna ediliyor. Fatma o gün bugündür okullu. Mavi önlüklü küçük bir kız çocuğu. Fatma ailesini ziyaret ettiğimiz ilk Urfalı küçük kadın. Kerpiçten ufak tefek, bahçeli bir evi var. Evin bahçesinde Harran'da hemen hemen her evde olan bir taht... Fatma üç kardeşiyle birlikte okula gidiyor. Hepsi ilk kez bu yıl okulla tanışmış. Fatma'nın annesi güleryüzlü, dost canlısı bir kadın... Adı Emine. Emine Hanım, bahçesinde ağırlıyor bizi. Hemen yerlere halılar seriliyor. Okuldan misafir getiren kızına sesleniyor: "Fatma, yastık getir misafirlere; çay koy, yiyecek bir şeyler hazırla." Biz yerleşirken Fatma çıkıyor içerden, önlüğünü çıkarmış, artık karşımızda kocaman bir kız var, şaşırıyoruz. Başında beyaz bir eşarp. Üzerinde toz pembe bir Arap giysisi... Urfa'da 15-30 ekim arası pamuk mevsimi. Okulun ilk bir buçuk ayıyla çakışıyor ne yazık ki. GAP Harran'ı yeşillendirmiş, toprağı bereketlendirmiş ama okul çağındaki çocukların da eğitimlerinden her yıl 1-1 buçuk ay çalmaya başlamış. Bölgede mevsimi geldi mi, kadın, erkek, çoluk, çocuk herkes pamuk toplamaya gidiyor. Bazıları uzaklara gidiyor. Bazıları sabah çıkıp evden, ancak akşam dönüyor. Çocuklarını bir yere bırakamıyorlar, onları da yanlarına alıyorlar. Zaten çocuklar yetişkinlerden daha iyi pamuk topluyor. Onlar birer işgücü. Bölgede aile reislerinin çoğu işsiz. Yıllık nafakalarını çıkarabilmek için, pamuk mevsiminin gelmesini bekliyorlar. Aileler topladıkları pamuktan kilo başına para alıyor. 100 kilo, 150 milyon lira. Çocuğu okula göndermek lüks onlar için. Herkes pamuk toplamak zorunda. Pamuk demek para demek. Çocuklarda ise bir pamuk tarlası korkusu... Ailelerinin ikna edilmesi için öğretmenlerine yalvarıyorlar: "Bizi pamuğa götürecekler öğretmenim. Ne olur babamla konuşun. Beni göndermezse ceza vereceğinizi söyleyin..." Fatma da pamuk toplayan kız çocuklarından biri. "Bu yıl yine pamuk toplamam lazım. Eğer uzak bir yere gitmek zorunda kalırsak artık okula gelemem" diyor. Fatma, 7 yaşından beri mavi önlük giymenin hayalini kurmuş. "Her gece dua ediyordum Allah'a, beni okula göndersinler diye. Önlüğümü giyip, saçlarımı örüp okula gitmek istiyordum. Defterlerim, kitaplarım olsun istiyordum. Şimdi bunlar gerçek oldu." Güzeller güzeli Fatma, henüz 12 yaşında. Diyor ki, "Bizim burada benim yaşımdaki kızları kendinden büyük adamlara kocaya veriyorlar. Ama ben evlenmek değil, okumak istiyorum." Fatma'ya "Eğitimine devam edecek misin?" diye sorduğumda "Babam ne kadar okumama izin verirse o kadar okurum" yanıtını veriyor. "Sen okumak istiyorsan, ne yap et okula git" diyerek cesaret vermeye çalışıyorum. Gözleri kocaman kocaman oluyor birden, yaşı da büyüyor sanki: "Büyüğümdür, babamdır. İzin vermezse karşı çıkmam."
TÜRKAN'IN EV ÖDEVİ İkinci ziyaretimizi, 14 yaşındaki Türkan Baturay'ın evine yapıyoruz. Türkan, Harran'ın şanslı kızlarından, hiç ara vermeden devam etmiş okula. Şimdi 8'inci sınıfta. 2 yıl önce bin kişilik bir okulda sadece 2 kız öğrenciden biriymiş. Harranlı öğretmenler, okul çağında olup da okula gelemeyen öğrencileri bir bir tespit etmişler. Köy köy dolaşıp tarama yapmışlar. Hepsinin evine birer mektup göndermiş, ailelerini okula göndermeleri için ikna etmeye çalışmışlar. Bütün bu çabaların sonucunda bir yıl önce Harran'da okula giden kız sayısı 2'den 150'ye çıkmış. Öğretmenlerin çabaları devam etmiş. Bu yıl bir okul dolusu kız çocuğu toplamışlar, okullu yapmak için. Okula gönderilen kız çocuklarının sayısının artmasının en önemli sebeplerinden biri de bu yıl ağırlaştırılan para ve hapis cezası. Aileler bu cezalara çarptırılmaktan korkuyorlar. Bazı kız çocukları, taramada tespit edilen ve babası ile konuşulan kız çocuklarına yalvarıyor: "Okula gidince öğretmenine benim adımı ver. Benim babamla da konuşsunlar. Babama da ceza kessinler. Ben de okula gelmek istiyorum." Bölgedeki çocukların hepsinin kıyafetleri kaymakamlık tarafından karşılanmış. Kitapları, defterleri hazır. Aileye düşen tek görev kızını okula göndermeyi kabul etmek. Tüm bunlara bir de maddi destek sözü eklenince talep hızla artıyor. Bölgedeki kız çocuğu sayısı 2, 150 derken bine yaklaşmış. Türkan'a da bir sürü arkadaş gelmiş böylece... Türkan evin tek kızı. 4 erkek kardeşi var. Türkan'ın babası, kızının okumasını istiyor. Ama Türkan'ın da annesi biraz sorun çıkarıyor. Anne istiyor ki, Türkan ev işi yapsın, kardeşlerine baksın, iyi bir ev kızı olsun. Annesi bize, "Okul için ölüyor" diyor. Biz anne ile sohbet ederken, Türkan içerde yemek hazırlıyor. Bizim için güzel bir sofra donatıyor. Sofrada her şey Türkan'ın emeği. Türkan'ın açtığı ekmek, mayaladığı yoğurt, vurduğu turşu... Türkan'ın hamaratlığı okuyabilmek için. O her sabah 05.00'da kalkıyor. Evi silip süpürüyor. Kahvaltıyı hazırlıyor. Sonra da hazırlanıp okulun yolunu tutuyor. Akşam eve dönünce önce yemek yapıyor, çay koyuyor. Çamaşır, bulaşık varsa yıkıyor. Ancak işler bitince dersinin başına oturuyor. Türkan'ın annesi, anlatıyor: "Bazı akşamlar, 'Kızım, yarın okula gitme, sabah ekmek hamuru yapılacak' diyorum. O gece kendiliğinden kalkıyor. Hamurunu tutuyor. Ekmeğini açıyor pişiriyor. Okula gidebilmek için fedakarlık yapıyor uykusundan. Artık okula gitmemesi için diyecek bir şeyim kalmadı."
Betül KOTAN
|