Yeni başlayanlar için Tayyip Erdoğan (2)
Dört başı mamur bir Tayyip Erdoğan portresi henüz ortaya çıkmadı! Bunun için en azından bir seçim döneminin daha geçmesi gerekiyor. Unutmayalım: Türkiye'de yakın tarihe damgasını vuran liderleri, ilk iki yıllık iktidar dönemleriyle değerlendirmeye tabi tutmaya kalkışırsak bambaşka portrelerle karşılaşırız. Bu yüzden Erdoğan'ın iki yıllık icraatının "mütekamil bir portre" için yeterli veriyi sunmadığını kabul edelim ve "bütün sırları çözülmüş" bir Tayyip Erdoğan portresinin peşinden koşmak yerine daha mütevazı bir hedefe yönelelim. Yani şimdilik "birkaç basit tüyo" ile yetinelim:
BİR: Erbakan'ın dindarlığı ile Demirel'in demagogluğunu alın, sonra Ecevit'in tevazusu ile Özal'ın değişimciliğini karıştırın ve üstüne biraz da Menderes'in mazlumluğunu ekleyin. Tabi biraz bıçkınlık ve itimat telkin eden kişisel özellikleri de unutmayın! Karşınıza çıkan karışım Tayyip Erdoğan'a işaret edecektir.
İKİ: En karmaşık siyasal sorunlara çözüm bulduğunu düşünecek kadar naif, teklifsizliğin bir samimiyet şekli olduğunu düşünecek kadar halka yakın, inançlarının doğruluğuna herkesi ikna edeceğini sanacak kadar kendinden emin! Erdoğan'ı şaşırmadan, hayal kırıklığına uğramadan izlemek için bu üç önemli noktayı bir tarafa not etmekte yarar var.
ÜÇ: Tayyip Erdoğan bir "proje" değildir. Kurgulanmamıştır, oluşturulmamıştır. Yapay değildir, hakikidir! Halk şaşmaz önsezisiyle Erdoğan'daki hakikiliği kavramıştır. Halkla Erdoğan arasındaki büyülü ilişkinin temelinde işte bu vardır. Bu yüzden büyülü ilişki, ancak Erdoğan hakikiliğini korudukça devam edebilir. Hakikilik bittiğinde ise geçmiş olsun!
DÖRT: 2 binli yılların Türkiye'si dendiğinde akla hangi zaaflar, eksikler, hatalar, avantajlar, sorunlar, umutlar, umutsuzluklar geliyorsa Tayyip Erdoğan dendiğinde de akla onlar gelir. Yani Erdoğan, bugünün Türkiye'sine cuk oturmuş, denk düşmüş bir isimdir. Karşısına hâlâ etkili bir rakibin çıkamamasının arka planında işte bu acı gerçek vardır.
BEŞ: Çatışarak, savaşarak, zorlayarak başarı kazanmış liderler, övgü dolu manşetlerden pek etkilenmezler, hatta ortalığın süt liman olmasından hoşlanmazlar. Çünkü geniş halk yığınlarını egemenlere kafa tutarak etkilemiş olmanın tadı alınmıştır. Bu yüzden ayakta kalmak için o "gerilim"i tek taraflı ve kontrollü de olsa sürdürmek gerekir. Erdoğan'ın bazıları için anlaşılmaz bulunan çıkışları, işte bu gerilim arayışının ürünüdür.
ALTI: Erdoğan, bütün safiyetiyle ve iyi niyetiyle kendisini "Türkiye'nin abisi" olarak görmektedir. Halkın pek hoşlandığı, elitlerin ise pek küçümsediği bir tarzdır bu. Erdoğan, "Türkiye'nin abisi" gibi davranmasının, elitler tarafından sorgulanması ve reddedilmesi karşısında çocuksu bir alınganlık göstermektedir. Çünkü elitlerin bu tarza neden itiraz ettiklerini bir türlü anlayamamaktadır. Aradaki "kültür farkı"nı algılayamamakta, yaşama bakıştaki derin uçurumu görememektedir. Oysa bu derin çelişki bundan sonra da hep gündemde kalacak, Tayyip Erdoğan ile memleketin egemenleri arasında çıkacak çatışma ve krizler hep bu noktada kendini gösterecektir.
|