|
|
|
|
|
Yaşlanmayan efsanenin sonu
|
|
Geçen Cuma günü hayatını kaybeden, Türkiye'de "Benden Selam Söyle Anadolu'ya" adlı romanıyla tanınan ünlü yazar Dido Sotiriu dün toprağa verildi.
Yunan edebiyatıyla tanışmam öğrencilik yıllarımda, Dido Sotiriu'nun "Benden Selam Söyle Anadolu'ya" kitabıyla olmuştu. Romanında I. Dünya Savaşı'na kadar Anadolu'da yaşayan Rum ve Türkler'in ilişkilerini; Anadolu'nun Yunan işgaliyle yaşadığı kanlı savaş ortamını ve savaş sonrasında iki ülke arasındaki mübadeleyi anlatmıştı.
'ANADOLU ANASI' Onun kitaplarıyla soyum arasında bir ilişki olduğunu sezdiğim öğrencilik yıllarımda Dido'yu evine gidip ziyaret etmiştim. Atina'nın İlisia semtindeki evinde matematik profesörü yaşlı ve kötürüm eşiyle oturan Dido, beni tam bir 'Anadolu anası' gibi karşılamıştı. Yanaklarımdan öpmüş; salonun en rahat koltuğuna oturtmuştu... Ben kocasıyla konuşurken; Dido, köfte pişirdiği mutfaktan, sohbetimize katılıyordu. "Türk olsun Rum olsun fark etmez... Anadolu'nun havası, suyu bizim en büyük zenginliğimizdir" diyordu. Savaşa gelince "Bak evladım. Savaşta iyiler ya da kötüler yoktur" dediğini hatırlıyorum. 70 yaşına rağmen, hayat doluydu. Dido ile tanıştığım günden bu yana ya telefon ederek ya da ziyaret ederek halini hatırını sorar; kahvesini içerdim. Kendisiyle beş yıl önce yapmış olduğum mülakatta "Çok yakında bu dünyadan ayrılacağını" biliyordu. Hep "Ben büyüyorum ama yaşlanmıyorum bir türlü" diyen Dido, gerçekten de yaşlı ve yorgun bedeninin içinde genç bir devrimcinin ruhunu taşıyordu. 'Kara haberi' radyodan duyduğumda Dido'nun bu dünyadan 'mutlu' olarak ayrıldığını düşündüm. Hayatı boyunca hedeflediği her şeyi yapmıştı. 'Abdi İpekçi Barış Ödülü'nü alan Dido'nun kitapları 50 dile çevrilmişti. "Benden Selam Söyle Anadolu'ya" kitabıysa, Yunan ilkokullarında okutuluyordu. Mücadeleleri yeterince meyve vermişti. Eceli bekliyordu. Bu dünyadan mutlu ayrıldı Dido...
|
|
|
|
|
|
|
|
|