|
|
|
|
|
|
Ulu bıçağı mutlaka alın
Üçüncü gün saat 4.15'te inanılmaz bir çığlık ile uyandım. Kendime geldiğimde bunun bir kuş sesi olduğunu anladım. Hemen fotoğraf makinemi kapıp bu korkunç sesin sahibini aramaya başladım. Normalde kuştan falan çok korkarım. Ancak, orada insana bir "Macera İnsanı" havası geliyor. Etrafta kimsecikler yokken kuşu aradım. Kuşu bulamadım ama sıcak su havuzunun çok güzel fotoğraflarını çektim. Sabah kahvaltımızı ise iki saatlik bir yolculuğun ardından büyük bir kent olan Fairbanks'te yaptık. İçimdeki alışveriş canavarının sesini Safeway isimli marketler zincirinin Fairbanks şubesinde biraz olsun dindirdim. Eğer yolunuz Alaska'ya düşerse ULU bıçağı Uğlu diye okunuyormuş) almadan dönmeyin. Yoldaki turist tuzaklarına da aldanmayın, bölgenin en ucuz Ulu bıçakları Safeway'lerde satılıyor. Ulu bıçağı denilen küçük ve çok kolay kullanılan bıçak ise orijinal olarak eskimolar tarafından balık temizlemede veya avlanan hayvanların derilerini yüzmede kullanılıyormuş. İçimdeki alışveriş canavarını sakinleştirdikten ve beş altı tane Alaska tişörtünü Safeway'den neredeyse yarı fiyatına aldıktan sonra artık yeniden gruba katılabilirdim! Denali Ulusal Parkı'na varmamız ve kendimize bir kamp yeri bulmamız gerekiyordu. Parka geldiğimizde akşam oluyordu. Bir sürü karavan arasında 5 otomobillik park va kamp yeri bulmak çok zor oldu. Ardından her şeyin başladığı kente geri döndük. Artık benim için bu maceranın da sonu ve 25 saat sürecek uçuş kabusunun başlangıçı anlamına geliyordu. Biraz yorgun ama çamurlu şekilde uçağıma bindiğimde ise aklımda uçsuz bucaksız doğa görüntüler, ayıların ve geyiklerin özgürce dolaştığı parklar ve bize 5000 km yaptıran Touareg'lerin başarısı vardı. Bir daha Alaska'ya gider miyim bilmiyorum ama emekli olduğumda bir karavanla buraları yeniden dolaşmak isterim
|
|
|
|
|
|
|
|
|