|
Basının tutkulu sinema yazarları
|
|
Köşe yazarlarının zaman zaman filmler üzerine de yazmaları normaldir. Hatta bu sinema için bir nimet bir avantaj, bir ayrıcalıktır. Günümüz basınında da birçok gazeteci-yazar film izliyor,sinemayla ilgileniyor.
İnsanlar ikiye ayrılır; "sinemaya gidenler ve gitmeyenler" diye, düşünmüyoruz elbette! Ama yine de sinemaya gidenleri çok seviyoruz. Ve bu alanı meslek seçmemiş olsalar da, çabaları alçakgönüllü olsa da, sinema için bir şeyler yapanları ya da ara sıra da olsa sütunlarında sinemadan, filmlerden söz edenleri de seviyoruz. Öte yandan, sinema yazarları ilgi görüyor, sinema yazıları okunuyor. Bunu özellikle gençlerden gelen tepkilerden anlıyoruz. Yine eskisiyle kıyaslanmayacak kadar çok sayıda genç, bu alanda bir şeyler yapmak istiyor, film yapmak isteyenler kadar filmler üzerine yazmak isteyenler çıkıyor. Tüm sinema kurslarında artık eleştirmenler de görev alıyor, eleştirmenlik ve sinemaya bakış konularında ders veriyorlar. Kendi adıma, sinema üzerine yazanlara hiçbir zaman "hariçten gazel okuyorlar" diye bakmadım. Sinema gibi çağımızın en etkili iletişim alanı, en gelişmiş sanatı, en popüler eğlencesi olan bir alana çok kimsenin ilgi duyması ve eğer bir sütun veya köşeleri varsa zaman zaman filmler üzerine de yazmaları normaldi. Hatta bu sinema için bir nimetti, bir avantajdı, bir ayrıcalıktı. Bir sinema yazarının bundan yakınmaya hakkı olabilir miydi?
ESKİ BİR RESİMDE BİRLEŞENLER Bakınız, kurucusu ve (artık son bir-iki yıl için) başkanı olduğum SİYAD'ın tam 1980 yılında Emek Sineması'nda düzenlediği törenden kalan sararmış, ama tarihi değeri olan bir resim... Benim fikrime uyarak, sinema yazarlığına emeği geçmiş ünlü kişilere, özellikle de edebiyatçılara özel bir ödül vermişiz. Halit Refiğ gibi bir yönetmen, Oktay Akbal, merhum Burhan Arpad, Hüsamettin Bozok, Tarık Dursun K., merhum Salah Birsel gibi edebiyatçılar, Rekin Teksoy ve hiçbiri artık yaşamayan Vehbi Belgil, Tuncan Okan, Prof. Alim Şerif Onaran gibi sinema yazarları... Şakir Eczacıbaşı gibi bir fotoğraf ustası ve Orson Welles hayranı... Başkaları da vardı onurlandırmak istediğimiz; Metin Erksan veya Attila İlhan gibi. Ama nedense katılmamışlardı. Biz ki çeyrek yüzyıl önce böyle düşünmüşüz, böyle bir tören düzenlemişiz. Edebiyatçı, gazeteci veya köşe yazarlarının sinema üzerine kalem oynatmasına nasıl karşı çıkabiliriz? Tüm o yazılar, kimi zaman yüzeysel de olsa, sonuç olarak yararlıdır. Çünkü kimi filmlere dikkat çeker, kimi çabalara ışık tutarlar. Ve sinema biraz da o yazılar sayesinde hep güncel kalır. Günümüz basınında da birçok gazeteci-yazar sinemayla ilgileniyor, film izliyor ve zaman zaman da olsa olsa bunlar üzerine yazıyor. Örneğin, Güneri Civaoğlu gerçek bir sinema tutkunu; zaman zaman bana telefon açıp oynayan filmler üzerine fikir soracak kadar... Milliyet'ten Hasan Cemal da meraklıdır ama eşi Ayşe Sözeri'yle gözleri gibi baktıkları küçük kızları, yedi yaşının tüm ilgi ihtiyacı içindeyken belki de çok vakti kalmıyor olabilir... Meral Tamer'le Osman Ulagay tam birer festival kuşudur. Hasan Pulur ise Türk filmlerini kaçırmaz ve sık sık da yazar.
HINCAL ULUÇ-EMRE AKÖZ FARKI Hürriyet'ten Hadi Uluengin de sık sık filmlere değinir. Doğan Hızlan'ın ise eli mahkumdur; yoksa haftada bir Osman Giritli kostümünü giyip film eleştirisini nasıl yapacak? Cumhuriyet'ten Ali Sirmen ve Oral Çalışlar ama özellikle artık eleştirmenliğe de soyunan sevgili doktor Erdal Atabek sinemaya giderler. Vatan'dan Ruhat-Güngör Mengi ve Okay Gönensin de iyi filmleri kaçırmaz. Ayrıca Radikal'- den Can Barslan ve Elçin Yahşi, Posta'dan Yazgülü Aldoğan, sinema yazarları için özel olarak yapılan basın gösterimlerini de düzenli biçimde izlerler. Sabah'a gelince... Hıncal Uluç herkesin bildiği gibi sıkı bir sinema izleyicisidir. Sinema üzerine yazmayı bileğinin hakkıyla almıştır o... Ahmet Hakan da zaman zaman sinemadan ilginç referanslar veriyor. Ama, kusura bakmasın, Emre Aköz bir yazı yazarak "Ben yıllardır sinemaya gitmiyorum" itirafında bulunup üç gün sonra bir filmi beğenmediğini yazarsa, kimse bunu ciddiye almaz. Çünkü sinema bir çiçek gibidir, tüm meraklara benzer biçimde... Devamlı sulanması, özen gösterilmesi gerekir. Bırakılan, terkedilen, gelişmeleri izlenmeyen bir merak, kurur gider. Susuz kalmış bir çiçek gibi... Genel yayın müdürlerini sona bıraktım, çok önem verdiğim için... Sabah'ta Ergun Babahan, Hürriyet'te Ertuğrul Özkök, Milliyet'te Mehmet Y. Yılmaz, Radikal'de İsmet Berkan gibi "kaptanların" sinemaya yakın olmaları ve fırsat buldukça film izlemeleri, bizim için de, okurlar için de ne şans!...
|