|
Türk tarihinin kara sayfası
|
|
Sevr 10 Ağustos 1920'de silah zoruyla masaya konulmuştu. Türkiye'yi parça parça bölen, devlet içinde devlet yaratan bu dayatmayla patrikhane şikayetinin aynı tarihte yapılması dikkat çekici.
Bartholomeos'un Ruhban Okulu için Avrupa Birliği'ne başvurusu da Sevr tarihini taşıyor. Yani 10 Ağustos... İşte adım adım Sevr'e giden yol... Yenilgiler birbirini takip ediyor, Osmanlı Almanya ile I. Dünya Savaşı'nı kaybediyordu. Kaybettiği sadece savaş değildi. Milyonlarca insanı etkileyen bu savaş, ileriki dönemlerde de Osmanlı ile Türkiye'nin başını ağrıtacaktı. Osmanlı imzalamış ama Mustafa Kemal bağımsızlık hareketi ile buna karşı çıkmıştı. Avrupa'nın Sevr ile milleti parçalama girişimini Atatürk Türkiyesi'nin reddetmesi ve bunun Lozan'la onaylanması, meseleyi resmen ortadan kaldırmıştı. Buna rağmen adı anılmasa da Avrupa talepleri günümüzde olduğu gibi çeşitli biçimlerde ortaya konulacaktı. Gayr-i Müslimler, patrikhane, Heybeliada Ruhban Okulu, azınlıklar gibi...
SONUN BAŞLANGICI Galip devletler, İngiltere, Fransa, İtalya ve Yunanistan Osmanlı Devleti için yeni bir düzenlemeye girmiş ve hazırladıkları metni masaya koyarak, 10 Mayıs 1920'de Osmanlı delegelerinin Sevr'de bulunmalarını istemişlerdi. Delegeler eski sadrazam Tevfik Paşa, Dahiliye Nazırı Reşid Bey, Maarif Nazırı Fahreddin Bey ve Nafia Nazırı Cemil Paşa'dan müteşekkildi. TBMM'yi tanımayan ve Ankara'dan delege istemeyen İtilaf Devletleri'ne şu cevap gelecekti: "Türk milleti ile yapılacak barış görüşmelerinin ancak Ankara hükümetince yürütülür ve antlaşma TBMM'ce tasdik edildikten sonra geçerli olabilir." Galip devletler, düzenledikleri Türkiye ile barış metnini II. Mayıs'ta Osmanlı delegelerine bildirmişlerdi. Tevfik Paşa, kabul edilmesi istenen şartları: "Türkiye müstakil bir devlettir, bu şartları kabul edemeyiz" diye reddetmiş ve geri dönmüştü. Ardından zorlamanın ilk adımı atılacak ve Yunan orduları 12 Haziran'da Milne hattını geçerek Balıkesir ve Bursa'yı işgal edeceklerdi. Osmanlı hükümeti, galip devletlerin metnine karşı hazırladığı cevabı Ferid Paşa ile Paris'e göndermiş ve Barış Konferansı'na sunmuştu. Ferid Paşa bir sonuç alamayacak ve 14 Temmuz'da İstanbul'a dönecekti. Meclis, 22 Temmuz'da Yıldız Sarayı'nda toplanmış, Sadrazam Ferid Paşa, Mustafa Sabri Efendi, Hadi Paşa, Müşir Kazım, Osman ve Rauf Paşa'lar ve Abdurrahman Şeref Efendi birer konuşma yapmışlardı. Telgrafların okunmasının ardından padişah Mabeyn Başkatibi Ali Fuad Bey'e işaret etmiş ve iradeyi tebliğ etmişti. Ardından oylama başlayacak, kabul edenler ayağa kalkarak reylerini bildireceklerdi. İlk olarak Müşir Kazım Bey ayağa kalkmış, Osman Paşa ve Rauf Paşa onu izlemişti. Diğerleri de onları takip etmişti, bir kişi yerinde kalacaktı. Ayağa kalkmayan tek kişi Topçu Feriki Rıza Paşa oturduğu yerden şöyle diyordu: "Ben kalkmıyorum efendim. Ben müstenkif kalıyorum."
10 Ağustos 1920 günü saat 16.08'de Hadi Paşa, Rıza Tevfik ve Reşad Halis Bey ve İtilaf Devletleri anlaşmayı imzalamıştı. Osmanlı'nın geçmişini ortadan kaldıran, geleceğini de parça parça eden anlaşma, Sevres, Milli Porselen Fabrikası'nda imzalanmıştı. Serves bu yüzden porselen ve vazoları kadar, Osmanlı'yı yok eden anlaşma ile de hatırlanacaktı.
BAZI HÜKÜMLER a) İstanbul, Osmanlı Devleti'nin başkenti olarak kalıyordu. Fakat Osmanlı Devleti azınlıkların haklarını gözetmezse İstanbul Türk'lerin elinden alınacaktı.
b) Boğazlar: Savaş zamanı bile bütün devletlerin gemilerine açık bulundurulacak ve "Boğazlar Komisyonu" adını taşıyan bir komisyonun idaresinde bulunacaktı. Merkezi İstanbul olan bu komisyonun ayrı bir bütçesi ve ayrı bayrağı olacaktı.
c) Kürdistan: İstanbul'da çalışacak bir komisyon Doğu Anadolu'nun Türk vilayetlerini "Kürdistan" adı altında teşkilatlandırması için özerklik yönetimi projesi hazırlayacaktı.
d) Ermenistan: Doğu Anadolu vilayetlerinden bir kısmında bağımsız bir Ermenistan kurulacaktı. Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır Birleşik Amerika Devletleri Cumhurbaşkanı Wilson'un hakemliğine bırakılmıştı.
e) Yunanistan'a bırakılan yerler, Trakya'nın doğusundan Podima'nın 7 km. kuzey doğusunda bir noktadan Marmara kıyısında Kalikratio'nun güneş-doğusuna kadar uzanan bir hattın batısında kalan kısım Yunanistan'a ait olacaktı. Imroz ve Bozcaada Yunanistan'ın egemenliğine geçecekti. İzmir, Türk egemenliğinde kalacak fakat Osmanlı Devleti hükümranlık haklarını Yunanistan'a bırakacaktı.
Avrupa'nın Sevr ile milleti parçalama girişimini Atatürk Türkiyesi'nin reddetmesi ve bunun Lozan'la onaylanması meseleyi resmen ortadan kaldırmıştı
|