İstanbul Borsası'nda yabancıların ağırlığı ve öncülüğü bilinir. Borsadaki hisse senetlerinin yaklaşık yarısı yabancıların elinde. 1999 sonunda bu oran yüzde 56 iken 2002 ortalarında yüzde 35'e kadar indi. Son veriler ise yabancıların payını yine yüzde 50'nin üzerine çıkardığını ortaya koyuyor. Hem piyasa payındaki bu hakimiyetlerinden, hem de büyük çoğunluğu kurumsal yatırımcı olduğundan daha etkili ve uzun vadeli yatırım yapabildiklerinden, yerli kişisel yatırımcıları peşlerinden sürükleyebiliyorlar. Bıyıklı da dahil bu yabancı yatırımcılar İstanbul Borsası'nda genellikle belirleyici konumdalar. Gündemin etkisi Önümüzdeki dönem Türkiye'nin üç yıllık ekonomi programını belirleyeceği ve IMF ile yeni bir anlaşma yapacağı dönem. Bunun piyasalar üzerinde olumlu etki yapması beklenir. Tıpkı geçen yıl, Irak Tezkeresi reddedildiğinde hükümetin IMF ile anlaşma yoluna gitmesinde olduğu gibi. Ya da yine geçen yılın ağustos ayında IMF'ye 11 milyar dolarlık ödemenin 2004-2005 yılları ötesine ertelenmesindeki gibi, IMF ile yeni bir program da piyasalarda yeni trendleri başlatabilir. Bu etki borsayı da hareketlendirebilir. Programın üzerine bir de AB'den müzakere takvimi alınması gelecek. Bu gelişmenin de olumlu bir etki yaratacağı bekleniyor. 1999-2000'de olan İşte böyle bir döneme borsadaki yabancılar hazırlıklı giriyor. Bunu da rakamlardan ortaya çıkartıyoruz. Bitişikteki tabloda var. Takasbank verilerinden Aracı Kurumlar Birliği'nin yaptığı ve yıllığında yayımladığı rakamlara göre, yabancılar AB finaline alım yapmış olarak giriyor. 2003 yılında net olarak 1 milyar dolarlık alım yapmışlar. 2004 yılının ilk yarısında 478 milyon dolarlık daha hisse senedi almışlar. Bu, tıpkı 1999 yılındaki alıma benziyor. O zaman da yabancılar 1 milyar doları hemen geçen bir tutarda net alım yapmışlardı. Yine Türkiye'yi AB heyecanı sarmıştı. Borsada da hisse senedi fiyatları hızla yükselmişti. 1999'da alım yapan yabancılar bu fiyat yükselişi karşısında 2000 yılının hemen başında sessiz sedasız satışa geçtiler. Net olarak 3.1 milyar dolarlık satış yaptılar. Borsa da o tarihten sonra uzun bir süre belini doğrultamadı. Kaymağı yabancı yiyor Şimdi yine yabancılar almış, yine ortada AB beklentisi ve IMF anlaşması var. Eksik olan ise borsanın canlanması. Eğer önümüzdeki dönemde bu canlanma da olursa, 2000 yılındaki bütün koşullar yerine gelmiş olacak. Yabancılardan yine satış beklenebilir. Olay bir anlamda yabancıların yerlilere kurduğu tuzak gibi de görülebilir. Yaklaşık üç yılda bir canlanan borsanın trendini dikkate alan yabancılar fiyatlar düşükken alıyor, yükselirken satıyor. Bunda yadırganacak bir durum da yok. Böyle yaparak İMKB'de iyi bir market maker yani piyasaya yapıcısı rolünü de oynamış oluyorlar. Bir anlamda yabancılar kurumsal ve profesyonel olduklarından yerlilere göre daha iyi ve isabetli hareket ediyorlar. 16 Mart 2004 tarihli yazımda Ödemeler Dengesi istatistiklerinde yer alan rakamlardan yola çıkarak hisse senedi piyasasındaki yabancı yatırımcıların 5 milyar 89 milyon dolarlık kâr elde ettiklerini belirlemiştik. Yani İstanbul Borsası'nın kremasını yabancılar yiyor. Yerliler ne yapacak? Borsamız 19 yıllık geçmişinde altıncı büyük yükselişini başlatmış. Bunun finalini şu veya bu şekilde, koşulların elverdiği zaman gerçekleştirecek. Yani fiyatlar daha yükselecek, borsa daha canlanacak. İşte bu patlama dönemine yabancılar bilinen yöntemleriyle hazır. Alım yapmışlar. Yükselecek fiyatlardan satış için bekliyorlar. Bir anlamda tuzağı kurmuşlar. Bakalım bu tuzağa karşı yerlilerin bir tavrı gelişecek mi? Sonuç: "Zehir kuyruktadır" Latin Atasözü