IMF ile kritik karar piyasalarda havayı yine döndürür mü?
Hükümet sonunda kritik IMF kararını verdi. 2005 Şubat'ından başlayarak gelecek iki veya üç yılı kapsayacak dönemin kaderi bugünlerde belirleniyor. IMF ile stand-by şeklinde bir anlaşma olacak gibi. Taze kaynak da alınabilir, alınmasa bile IMF'ye ödemeler ötelenebilir. IMF ile yapılacak anlaşmanın netleşmesiyle Merkez Bankası'nın yeni bir faiz indirimi söz konusu olabilir. Nisan ve mayıs aylarında Türkiye'den sermaye çıkışıyla piyasalarda kurulan yeni dengeler bu kez olumlu anlamda bozulmaya başladı. Geçen yıl olan Cari açığın giderek büyüdüğü, petrol fiyatlarının 40 doların üzerinde tırmanmaya devam ettiği, ABD faiz artırım tarihinin yaklaştığı ve Hazine'nin bir haftada 11 milyar dolar gibi yüklü itfalarda bulunacağı bir dönemin öncesinde IMF ile görüşmeler öne çekildi. Hazine'den sorumlu bakan Ali Babacan hazırlanmakta olan yeni ekonomi programını parça parça açıklamaya başladı. Ne tesadüf ki, geçen yıl ağustos başında yine IMF ile yapılan kritik anlaşma, piyasalarda havanın dönmesine yol açmıştı. Yatay giden faizler düşüşe, kur inişe, borsa yükselişe geçmişti. Bu kırılmaya yol açan kritik karar da, 2004 ve 2005 yıllarında IMF'ye yapılacak borç geri ödemelerinin 11 milyar dolarlık kısmının ötelenmesiydi. Başlayan piyasa trendi, ekim ayında kısa bir kesintiye uğrayarak bu yılın nisan ayına kadar sürdü. Bu yılın farkları Şimdi önümüzdeki 2 veya 3 yılın ekonomi politikalarını belirleyecek kritik anlaşmanın eşiğindeyiz. Geçen yıl mali piyasalarda gerçekleşen eğilimin bir benzeri bu yıl da gerçekleşir mi? Bu yılın geçen yıldan bazı farklılıkları var. Geçen yıl ABD faizlerinin tabanda olması nedeniyle uluslararası likidite boldu. Türkiye'ye yönelik sermaye girişi vardı. Bu da olumlu trendi destekliyordu. Bu yıl bu tablo tersine döndü. Nitekim Bakan Ali Babacan da, bu dönem ABD'nin faizleri ne kadar ve ne zaman artıracağının sürekli tartışılacağı bir dönem olacağını ifade etti. Diğer olumsuz gelişme petrol fiyatlarındaki yükselme. Bakan'ın deyişiyle "Türkiye'yi önümüzdeki iki yıl zorlu bir dış konjonktür bekliyor." Türkiye'nin döviz açığının bu yıl katlanacak olması üçüncü olumsuzluğu oluşturuyor. Avantaj ise AB'nin Türkiye'ye müzakere takvimi vereceği tarihin iyice yaklaşması. Yabancıların tavrı Dolayısıyla IMF ile yeni bir anlaşma olumlu bir hava estirmesine estirecek ama bu rüzgarın şiddetini ve ne kadar süreyle eseceği de önemli. Döviz açığımız büyük. Bunu kısa vadeli sermaye ile fonluyoruz. Dış konjonktür pek iyi değil. IMF'le anlaşmanın estireceği olumlu rüzgarın süresini ve şiddetini, ABD'nin faiz artırımıyla Türkiye'den sermaye çıkışı olup olmayacağı ve dışarıdan yüklü yeni kaynakların bulunup bulunmayacağı belirleyecek. Yukarıdaki tabloda yılın geride kalan döneminde paranın bonodan ve TL'den kazandığı görülüyor. Önümüzdeki dönem için de, Hazine faizleri ve TL'ye yatırım bu oranlardan cazip. Borsa da yükselebilir. Mutluluk tablosunun devamı yabancıların Türkiye'den sermaye çıkarıp çıkarmayacağına bağlı. Bunun da zamanlaması konusunda herhangi bir fikrimiz yok. Sonuç "Hayat, bir sürprizler serisidir. Öyle olmasaydı ne yaşamağa, ne de korunmaya değerdi" Emerson