| |
|
|
'Arıza kadın'
Pervin Kaplan'ın "Gençler 300 kelimeye sıkıştı" başlıklı haberini okudunuz değil mi? (Sabah, 27 Temmuz) Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik de aynı durumdan yakınmıştı. Benim bu konuda bir iki itirazım var. Önce şunu belirteyim: "Hayır, gençler 300 kelimeyle değil, 3 bin kelimeyle iletişim kuruyor" demiyorum. Böyle bir iddiam yok. Ancak... Benim izlenimim şu: O 300 kelimeyi kullanarak değişik anlatım biçimleri kuruyorlar. Yeni deyimler yaratıyorlar. Basit bir örnek vereyim... 'Kadın' kelimesini herkes bilir. 'Arıza' kelimesini de... Peki ya 'Arıza kadın' ne demek? Bugün sözlüklerde böyle bir tabir bulamazsınız. O zaman da "Şimdiki gençler Türkçe'yi bilmiyor" deyip işin içinden çıkarsınız. Halbuki 'arıza kadın' üç aşağı beş yukarı, psikolojideki 'nevrotik kadın' (ya da 'erkek') kavramına denk düşüyor. Yani gündelik ilişkilerde olur olmaz sorunlar çıkaran, kendisiyle ve çevresiyle barışık olmayan bir tip. (Dikkatinizi çekerim: 'Arızalı kadın' demiyorlar. Çünkü 'arızalı' dediğinizde fiziksel bir bozukluk, bir sakatlık akla geliyor.)
*** Geçenlerde SkyTürk TV'nin haberlerinde Türk Dil Kurumu Başkanı Prof. Şükrü Haluk Akalın ile üç beş dakika bu meseleyi konuştuk. Ona şu örneği verdim: 'Genç' gazete yazarlarından biri "Hava çok soğuktu... Katkatlarımı giydim" demişti. Sözlüklere hâkim ama Türkçe'nin ruhunu hissedemeyen dil değnekçileri hemen tantana yapmışlardı: "Bu ne rezalet, böyle bir deyim dilimizde yok." Halbuki "Elbiselerimi kat kat, üst üste giydim" yerine böyle kısa bir anlatımı tercih etmişti yazar ve yaptığı da Türkçe'ye mükemmel bir biçimde uyuyordu. Prof. Akalın'a, haddim olmayarak bir de tavsiyede bulundum: Korkmayın, çekinmeyin; bu tip yeni deyimleri, yeni anlatım biçimlerini de TDK Sözlüğü'ne alın. Neyse... Bu konuda söylenecek daha çok şey var. Şimdilik keseyim de, "Lafı amma uzattın, oha filan olduk" demeyin.
|