| |
|
|
Asıl boşanması gereken kişi Arzu hanım değil Tamer bey
Bakıyorum da herkes, Tamer Karadağlı'nın eşi Arzu Balkan'a akıl verme yarışında. Kimi, "Vur tekmeyi gitsin" diyor. Kimi, "Hemen karar verme, önce birkaç ay düşün" diyor. Kimi, "Gururlu kadın bir dakika durmaz, bavulunu alıp gider" diyor. Halbuki burada akla ihtiyacı olan Arzu hanım değil, Tamer bey... Niye, derseniz. Böyle durumlarda kadının ne yapacağı bellidir. İki şık var zaten: Gitmek ya da sineye çekmek. Ayrılmak ya da affetmek. Peki ya 'yakalanan' erkek ne yapmalı? Özellikle de 'böyle bir durumda' ne yapmalı? 'Böyle bir durum' derken kastettiğim sadece şantajla sonuçlanan çapkınlık olayı değil. Sağda solda, "Benim kız kardeşime de asılmıştı" türünden yazılar çıkmaya başladı. Eski defterler yeniden açıldı. İşte böyle bir durumda asıl boşanması gereken Karadağlı. Çünkü... Diyelim ki Arzu hanım eşini affetti. Diyelim ki birkaç aylık kırgınlıktan sonra barışıldı. Hiç fark etmez: Artık en küçük bir sorunda Arzu hanım, Tamer beyin tepesine binecektir. Herhangi bir isteği, bir kaprisi hele kabul edilmesin, hele anında yerine gerilmesin!.. Bugünlerin anısı hemen canlanacak; iğneleme, çuvaldızlama, başına kakma, dünyayı zindan etme, kanırtma operasyonu başlayacaktır. Hem de en ağır cinsinden. Damardan! 'Sen zaten...' diye başlayan 'dırdır' kadınların son derece usta olduğu bir alandır. Başının etini yerler adamın! Erkeğin her türlü hatasını, eksiğini, gediğini sonsuza dek sömürürler. Eh, kabul edersiniz ki Karadağlı'nın bu kez kaçacak deliği, sığınacak limanı, kendini savunacak tencere kapağı büyüklüğünde dahi bir kalkanı yok. Eyvah ki eyvah! Naçizane önerim Tamer Karadağlı'nın, hayat boyu sıkıntı çekmek yerine, zaten çivisi çıkmış olan bu evliliğe son vermesidir. Kendi iyiliği için!
|