| |
Karşılıklı suçlamalar ve vay gidene!...
Vay gidene derler ya hani. İşte 19 yaşında yitip giden bir aslan parçasının, Çağrı Anıl'ın ardından söylenecek tek anlamsı söz bu aslında. Şükür ki göz korneasını da nakledecek bir hasta bulunmuş dün. Yani, dünya gözüyle görmeye devam edecek gözleri. Ancak Çağrı bu dünyadan çook uzakta, ebedi uykusunda olacak hep... Acıyı harmanlamak için yazmadım bunları. Çağrı'nın profesör babası ile suçladığı Başkent Hastanesi arasında sürtüşme sürüyor da onun için yazdım. Hastane yetkilileri çok alındıkları sözler üzerine baba Mesut Anıl'ı mahkemeye vermeye hazırlanıyormuş. Bu arada Başkent Üniversitesi kurmaylarından bir dertleşme mektubu geldi bana. Biraz yazmak yararlı olacak sanırım. Diyorlar ki: "Savaş Bey. Merhum Çağrı Anıl'ın başvurduğu 27.07.2004 tarihinden ölümüne kadar geçen sürede yaptığı bütün işlemler belgelenmiştir. Sürecin özeti ise aşağıdadır.
Radyo opac madde verilmedi Hasta, "nefes darlığı" şikâyetiyle hastanemizin Göğüs Hastalıkları Bölümü'ne başvurmuştur. Bu bölümce istenen göğüs tomografisi çekimi sırasında, hastaya herhangi bir radyo opac ilaç vermeye fırsat kalmaksızın hasta fenalaşmış, bir kalp durması durumuyla karşı karşıya olunduğu anlaşılıp, aynı ortamda bulunan acil servis ekibi tarafından derhal ilk müdahale yapılarak yoğun bakıma kaldırılmıştır.
Aile ameliyatı onayladı Kalp damar cerrahisi yoğun bakımda, ani gelişen bu tabloyla ilgili teşhis kesinleşene kadarki sürede, yaşamını sürdürebilmesi için hasta kalp-akciğer pompasına bağlanmıştır. Ardından yapılan eko-kardiyografide, kalpten çıkan ana atardamarın kalpten çıkış noktasında balonlaştığı ve normalde 2 cm olması gereken çapının 12 cm'ye ulaştığı tespit edilmiştir. Sol akciğer ana havayolunun çöktüğü tespit edilmiştir. Bu aşamada, Kalp Damar Cerrahımız Doç. Dr. Rıza Türköz tarafından hastanın babasına durum anlatılmış, annenin yazılı, babanın sözlü onayıyla, ana atardamardaki balonlaşmaya yönelik ameliyat kararı alınmış ve uygulanmıştır (Belgesi ektedir).
Çağrı için herşeyi yaptık Tüm bu olaylar yaklaşık 30 dakika süre içinde gelişmiştir. Sonuçta, hastanın yaşatılması için her türlü tıbbi müdahale yapılmış, hasta mevcut anatomik patolojisine bağlı olarak gelişen olaylar zincirinde, beyin ölümüyle yaşamını kaybetmiştir. Bu sürede, hasta daha yaşam destek ünitesindeyken, hasta yakınları, Ç. Ü. Tıp Fakültesi Balcalı Hastanesi'nin Organ Nakli Merkezi'yle temasa geçip hastanın organlarını bağışlamak istediklerini belirtmişler, bu durum Organ Nakli Koordinasyon Merkezi Sorumlusu Sayın Prof. Dr. Haluk Demiryürek tarafından Adana Hastanemiz'in yetkililerine bildirilmiştir. Hastanemiz, babasının da isteğiyle, Ömer Çağrı Anıl'ı; beyin ölümü gerçekleşmiş, kalbi atar halde, Balcalı Hastanesi'ne nakletmiştir.
İddialara gelince: "Ölüyü ameliyat ettiler" iddiası, insafsız ve asılsız bir iddiadır. Babasının; "Balcalı Hastanesi'nde tetkikler yaptırdık, bir şey çıkmadı" dediği hastanın, ileri derecede büyük aort anevrizması mevcuttur. Bu anevrizmanın akciğere kan taşıyan akciğer atardamarını sıkıştırması sonucu hastanın kalp ve solunumu durmuş, yapılabilecek her şey, ameliyat da dahil, yapılarak son bir şans da olsa, hasta yaşatılmaya çalışılmıştır. "Hastaya tetkik edilmeden ilaç verildi" iddiası asılsızdır. Çünkü söz konusu ilaç hastaya verilmemiştir. Kaldı ki, tomografi çekimi, herkesin bildiği gibi, hastane dışındaki görüntüleme merkezlerinde de yapılmaktadır. Ayrıca, hastanemizde alerjik yan etkisi çok düşük, kaliteli radyo opac ilaç kullanılmaktadır. "Organların ticari amaçlarla kullanılacağı" iddiası ise... İlk organ naklinin yapıldığı 1975 yılından bu yana, ülkemizde organ naklini başlatan, ülkesinin adını dünya bilim literatürüne organ naklinde başardığı ilklerle yazdıran bir tıbbi geleneğe yapılan ağır ve maksatlı bir suçlamadır. Bu ağır suçlamalarının hesabını yargı önünde sormak bizim için kaçınılmaz olmuştur."
Baba hâlâ suçluyor Genç yaşta ölüme yenik düşen Çağrı'nın babası Prof. Dr. Mesut Anıl ise iddialarından milim şaşmıyor ve; "Yaptıkları hatalar kendilerini savunurken bir kez daha gün yüzüne çıkıyor. Yüce Türk adaleti kimin haklı kimin haksız olduğuna karar verir yakında" diyor. Keşke, keşke bir mucize olsa da işi mahkemelerde devam ettirmek yerine bilim dünyasının insanları bir araya gelip konuşup dertleşip ortak kararlar alsalar. Bunu sağlayacak olan bir isim var aklımda. İdareciliği bir yana insanlığı, şevkati, adaleti, sıcaklığı ve dostluğuyla tanınan Adana Valisi Sevgili Kemal Ünal var. O da ufak bir rahatsızlık geçirmiş, bıçak altına yatmış duydum ki. Kemal ağabeyime hem geçmiş olsun diyor hem de bu hüzüngen soruna el atmasını rica ediyor, mahkeme koridorlarında birbirini suçlayan doktorlar, mühendisler, proflar, akademisyenler görmesek daha iyi olmaz mı diyorum. Sevgilerimle...
|