Tarihi Ziyaret
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 1988'den bu yana Atina'yı ziyaret eden ilk Türk başbakanı oldu
Erdoğan'ın Atina ziyareti öncesinde; süresinde ve sonrasında Türkiye'de de Yunanistan'da da en çok tartışılan konulardan biri kelimelerin telaffuzu oldu. Erdoğan Batı Trakya'ya gittiğinde oradaki Müslüman Türk azınlığına nasıl hitap edecek? Yunanistan, Lozan anlaşması uyarınca Batı Trakya Türkleri'ni 'Müslüman azınlık' olarak tanımlıyor ve 'Türk azınlık' denmesini neredeyse 'tahrik' olarak kabul ediyor. Oysa Yunanistan, Yunan azınlığının yaşadığı ve kendi coğrafyasına göre kuzeyinde bulunan Güney Arnavutluk'u; 'Kuzey Epir' bölgesi olarak tanımlamakla Arnavutluk'u 'tahrik' etmiş oluyor.
Yunanistan, bundan 10 yıl kadar önce Yugoslavya'dan ayrılarak bağımsızlığını ilan eden Makedonya Cumhuriyeti'nin 'Makedonya' adını kullanmasını da protesto etmişti. Yunanistan'a göre Büyük İskender'in doğduğu 'Hakiki Makedonya' Kuzey Yunanistan'da bulunduğuna göre başka hiçbir ülkenin kendisine 'Makedonya" adını veremezdi. Türkiye ise yakın bir geçmişe kadar 'Kürt' kelimesine karşı bir alerjisi olduğu için Kuzey Irak'ta Kürt' adını taşıyacak herhangi bir devletin kurulmasını neredeyse 'savaş nedeni' olarak kabul ediyordu.
MÜFTÜ ZİYARETİ Erdoğan'ın Batı Trakya ziyaretinde 'hangi müftüleri' ziyaret edeceği de tartışma konusu oldu. Erdoğan, Yunan devletinin tayin ettiği ve azınlık tarafından tanınmayan müftüleri mi görecek; yoksa Batı Trakya azınlığının seçtiği ve Yunan devleti tarafından tanınmayan müftüleri mi görecek? Bu arada bugünlerde Yunan kilisesiyle kanlı bıçaklı olan İst0anbul Fener Rum Patrikhanesi, tüm dünya kiliseleri tarafından 'Evrensel/ekümenik' olarak tanınmasına rağmen; Türkiye'nin Rum Patrikhanesi'ni sadece bir 'İstanbul Rum Kilisesi' olarak kabul etmesi de çetrefilli bir durum yaratıyor. Çünkü Patrikhane ile sürtüşen Yunan kilisesi 'Patrikhane Türkiye'de özgür hareket edemiyor' gerekçesini göstererek Patrik Bartholomeos'a karşı 'kazan kaldırırken'; Türkiye yüzyıllardan bu yana Patrikhane'ye bağlı Yunan kilisesinin bu tutumuna bir türlü anlam veremiyor.
Eurovision yarışmasını düzenleyen Türkiye; resmen tanımadığı Kıbrıs'ı nasıl tanımlayacak? 'Güney Kıbrıs' derse olmayacak; 'Kıbrıs Cumhuriyeti' derse yine olmayacak. 'Güney' derse; Rumları kızdıracak; 'Kıbrıs' derse Türkleri kızdıracak. Tüm bu 'saplantılar' Türk-Yunan ilişkilerini doğrudan doğruya etkiliyordu ve hala da etkilediğini gösteriyor. Ancak zamanlar ve başbakanlar değiştikçe; bu tür saplantılar da mazide kalacağa benziyor. Geçen hafta Dublin'de düzenlenen görkemli törenlerle sayısı 15'ten 25'e yükselen AB'liği 450 milyon nüfuslu olacak.
Bir zamanlar boğaz boğaza savaşan bu ülkelerin arasında da kuşkusuz bu tür 'saplantılar' da vardı ve hala da vardır kim bilir? Ancak bilinen tek şey varsa o da bu ülkeler AB'ye girmekle bu 'saplantılarını' AB'nin kapısında bırakmaya mahkum olacakları... Türkiye de AB yolunda ilerlerken hem kendi saplantılarını hem de Yunanistan'ın Türkiye'ye yönelik saplantılarını kapı dışında bırakmak zorunda kalacakları insanı memnun ediyor.
|