Patmos Adası
Tertemiz denizi, taze balıkları ve tarihi yapılarıyla Patmos, cennet gibi
Bodrum'un karşısında Kos adası vardır. Kos'tan kalkan tekneler sizi 45 dakikada Patmos Adası'na getirir. Patmos, öyle Bodrum gibi ya da Mykonos, Santorini gibi eğlence adası değildir. Tam bir dinlence yeri desek yalan olmaz. Tertemiz mavi denizi ve taze balıkları sevenler için bire birdir. En fazla üç katlı beyaz evleri, Patmos'un tepesindeki 1088 yılında inşa edilen manastırın yamaçlarından denize doğru diziliyorlar. Adanın en büyük özelliği, İsa'nın 12 havarisinden biri olan St John'un Patmos Dağı'nın yamaçlarında "apokalipsis" yani "kıyamet gününü" yazmış olması. Her bir adada olduğu gibi, korsanlardan korunmak için dağın tepesine kurulu Chora'da yani sur içindeki ana yerleşim merkezinde, daracık sokaklar hakim. Ufak tefek kafe ve tavernaların yanı sıra el işi sanatları satan küçük dükkanlar insanda, sanki bir tiyatro dekoru arasında geziniyormuş hissi uyandırıyor. Chora'nın yokuşunun sonunda heybetli manastıra girildiğinde ise bu 916 yıllık inşaatın gizemi, ziyaretçileri yüzyıllar öncesine kadar götürüyor. Altın kaplamalı duvarlar, ikonalar, kilisenin çürümeye yüz tutan ancak restorasyonlar sayesinde kurtarılan tahta kirişlerinden çıkan küf kokusu, yüzyılların sayesinde engebelileşen mermer basamakları ve kilisenin bir köşesinde irili ufaklı tabutlar içinde korunan Aziz'lerin kemikleri bu adanın niçin eğlence merkezi olamayacağını gözler önüne seriveriyor.
MANASTIR ZİYARETİ Bu manastırı ziyaret etmek için illa da Hıristiyan olmak gerekmiyor. Manastırı ziyaretimde birçok yabancı turistin arasında Patmos limanında sıra sıra demirli olan Türk bandıralı birkaç Bodrum tipi tekneden çıkan Türk turistlere de rastladım. Keskin bir dindar olmamama rağmen manastırın manzarasından mı, 900 yıllık geçmişinden mi, yoksa Aziz John'un 1950 yıl önce bu adanın yamaçlarında "apokalipsisi" yazdığından mı bilemiyorum, ama bu adada bir ulvilik havası hakim. Tavernalarında yenen mezeler, taze balıklar ve ev üretimi serin şarabından sonra limandaki barlarda da bir kadeh içerken bile fazla gürültü patırdıya rastlanmıyor. İnsanlar kendi aralarında sohbet edip, yaz mevsimlerinde geri kalan adalara hiç de benzemeyen bir sakinliğe bürünüyor. Güneşin batışından sıçrayan kızıl-mavi karışımı rengarenk bir görünüm adanın üzerine çökerken adanın uzun, sakin ve ıssız sahillerinde denize girmenin tadı çıkartılıyor. Yalnız bir hafta sonu için ziyaret ettiğimiz Patmos Adası, tam anlamıyla dinlenmek isteyenler için yaratılmış sanki... Ağustos ayının sonuna kadar izlemek zorunda kalacağımız Olimpiyat oyunlarının vereceği yorgunluğu üzerimizden atmak için eylül ayında birkaç gün daha Patmos Adası'na gitmek lazım.
|