| |
|
|
'Kemal Derviş Sorunsalı'nı aşmak zor değil
Türk siyasetinde uzunca bir süredir "Kemal Derviş Sorunsalı" var. Siyasal yaşamımıza, büyük bir ekonomik kriz sonucu ithalat yoluyla girdi Kemal Derviş. Ecevit tarafından, ekonomiyi kurtarması için, yıllardır yaşadığı ve çalıştığı Amerika'dan davet edildi. Türk kamuoyuna "Kurtarıcı" olarak sunuldu. Neyi kurtardı, neyi kurtaramadı, bunun bilançosunu yapmak çok zor. Ancak ne Ecevit'i, ne de ona olağanüstü yetkiler vermeyi kabullenen koalisyon partilerini kurtarabildi. Daha da kötüsü, Ecevit'in en güvenilir adamı Hüsamettin Özkan'ı ve yıllardır Dışişleri Bakanı olan İsmail Cem'i, DSP'den kopardı. Tam onlarla yeni bir parti kurmak için anlaşmışken, onları orta yerde bırakıp CHP'ye girdi. Böylece 2002 genel seçimleri öncesinde, Deniz Baykal, sağında Yaşar Nuri Öztürk, solunda Kemal Derviş bulunan pozlar verdi. Çok kısa öyküsü bu şekilde Derviş'in. Burada bilinmeyen öğe, Kemal Derviş'in gerçekte ne istediği, neyi amaçladığıdır. Derviş'in iyi eğitilmiş, dünya platformlarında sözü dinlenen, seçkin bir insan olduğu gerçeği var ortada. Uzun yıllar çalıştığı Dünya Bankası'nda edindiği kurumsal kültürü, IMF Programı dolayısıyla, Türk Hazinesi'ne de aktarmıştır. Nitekim Derviş'ten her açıdan çok farklı düşünen Tayyip Erdoğan'ın AK Parti iktidarı da, aynı anlayış ve disiplinle, IMF ilişkilerini sürdürüyorlar. Bugün ekonomide genel bir düzelme varsa, bu Kemal Derviş'in başlattığı ve şimdi Şener-Babacan-Unakıtan üçlüsünün kararlılıkla sürdürdükleri istikrar programına bağlıdır. Derviş işin başında sadece bir "Politokrat" olarak algılansaydı ve kendisi de "Ben buraya teknokrat olarak geldim, ama kamuoyu beni politikacı olarak algıladı" deseydi, herhalde gündemimizde bitmez tükenmez bir "Kemal Derviş Sorunsalı" olmayacaktı. Ama gerek Türk toplumunun sosyo-politik yapısı, gerekse siyasi kadroların kronik lider (Veya patron) arayışı, insanları bazen kendi yeteneklerinin üzerindeki tırmanma çabalarına itiyor. Ya da insanlar, istemedikleri veya beceremeyecekleri rollere itiliyorlar. Bu açıdan bakarsanız, Kemal Derviş, siyasal vizyonu tam oluşmamış bir politika amatörü. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne yönelmesi gereken bir dönemde, militarist söylemleri seslendirebiliyor. Veya CHP içine dönük eleştiri seslendirirken, Deniz Baykal'a "Başbuğ" göndermesi yaparak, CHP örgütünü de Aşil'in topuğundan vurup, kızdırıyor. "Türban" benzeri kronik sorunlara yaklaşırken, bir dediği diğerini tutmuyor. En önemlisi de, dünya görüşü bugünkü CHP ile hiç uyuşmazken, nedense bu partinin Genel Başkan Yardımcısı olmayı kabul ediyor. IMF programını tavizsiz uygulamayı Türk siyasetine kabul ettiren bir ismin, hala sosyal demokrasiyi bir üleşimcilik ve siyaseti de, ekonomiyi de kökten-devletçilik sanan bir siyasal oluşumda yeri nasıl olabilir? Yani Yaşar Nuri Öztürk CHP kimliğine ne kadar uygunsa, Kemal Derviş de o kadar uygundu açıkçası. Bence Kemal Derviş, bundan sonra siyasette kalmaya kararlıysa, onun yeteneklerini gerçekten değerlendirebilecek bir lider ve radikal-liberalizm ile sosyal-demokrasinin bugünün dünyasında birbirlerinin anti-tezi olmadığını benimsemiş bir parti bulmalıdır kendisine.
|