| |
|
|
"Ölüm" olabilir ama "istifa" olamaz şeyler mi?
Refik Halit Karay "Gurbet Hikayeleri"nde, bir "150'lik" olarak Türkiye'ye giremediği ve Ortadoğu'da dolaşırken yaşadığı olayları anlatır. Birgün, Türkiye sınırına yakın bir Suriye köyüne gelir arkadaşları ile. Köyün meydanında köylüler halka oluşturmuş, yerde topraklar içinde debelenen bir kişiyi dehşet içinde izlemektedirler. Bu bahtsız köylü, o yöre köylülerinin yüzlerce yıl yaptığı gibi, su içmek için su dolu kabağı alıp, havaya kaldırmış ve gırtlağına suyu akıtmıştır. Ancak, kabağa girmiş bir arı da, suyla birlikte adamın gırtlağına düşmüştür. Arı adamın gırtlağını soktuğu için, adam şimdi nefes alamamakta ve yerde debelenerek boğulmaktadır. Bu feci olayı izleyen Refik Halit Karay, deh- şet içinde köyden ayrılır. Aradan birkaç ay geçer ve Refik Halit'in yolu yine o köyden geçer. Köyde yürürken bakar- Köylüler hala kabakları havaya kaldırıp, gırtlaklarına suyu dökerek su içmektedirler. İşte "Şark"ın hikayesi budur. "Nasıl olsa bir şey olmaz" diyerek, gerekli alt ve üst yapıyı hazırlamadan Kara Tren'i Hızlı Tren yapan Şarklılıktan söz etmeyeceğiz. Bu facianın arkasındaki inanılmaz durumları, hepimiz öğrendik artık. olan "Şarklılık" var ki, bunun sonuçlarını ya- şamaktan nasıl kurtulacağımızı henüz tartışmaya başlamadık. Hızlı Tren Faciası'nın ardından, Başbakan Erdoğan'ın takındığı tavır ve Ulaştırma Bakanı'nın açıklamaları, sözünü ettiğimiz duruma örnek değil midir? Bu facianın siyasi, idari ve teknik sorumlularının görevlerini bırakıp, soruşturma sonucunu kenarda beklemeleri, rasyonel aklın ve siyasetin kaçınılmaz gereğidir. Ama "İstifa" sözcüğünü Başbakan iktidara yönelmiş bir komplo veya "Siyasi rant arayışı" biçiminde değerlendirmektedir. Ulaştırma Bakanı'na göre istifa "Kaçmak" anlamını taşımaktadır. İşte bu "Şarklılık"tır. Bu anlayış yüzünden, uzak ve yakın geçmişte bölgemizde nice başarılı yöneticiler, kolayca geçiştirebilecek sorunlara takılmış ve sonunda hem ülkeleri, hem kendi hayatları, krizlere esir olmuştur. "Dokunulmazlık" kavramı, siyasette de, idarede de, "Sorumsuzluk" biçiminde algılanmıştır. Siyasetçiler kendi adamlarının, idareciler kendi memurlarının hesap vermesini, kendilerine karşı hazırlanmış komplolar olarak görüp reddetmişlerdir. Çeşitli alanlarda çalışkan ve başarılı icraatı ile toplumun geniş kesimlerinin beğenisini kazanan Tayip Erdoğan'ın, bir tren kazasına takılıp, bunu iktidarı tartışılıyor gibi algılaması ve böylece kendisinden öncekilerden farksız oldu- ğunu göstermesi, hem onun için, hem ülke için talihsizliktir. Dileğimiz, Avrupa Birliği yolunda çok başarılı çizgi izleyen bu kadronun, kaza geçiren tren gibi rayından çıkmaması ve silkinip kendisini toparlamasıdır. Siyasi, idari ve teknik hatalar sonucu "Ölüm"lerin bulunduğu bir olayda "İstifa"ların düşünülmemesi ve öfke ile reddedilmesi, hiçbir akla sığmamaktadır.
|