| |
|
|
Tren faciası, siyasi bir faciaya dönüşmemelidir..
Tayyip Erdoğan'ın, hızlandırılmış tren faciasının siyasi ve idari sorumlularını istifaya davet etmek yerine, bunu hatırlatanları "Karşı İdeolojik Blok" biçiminde algılaması, hem komiktir hem de acıklıdır. Aklıma, buna benzer bir durumu anımsatan eski bir öykü geldi. 2'nci Dünya Savaşı ertesinde, Amerikan işgali altındaki Almanya'nın Frankfurt kentinde, Amerikalı er John ile Alman Hans arkadaş olurlar. Bu arkadaşlık, savaşta yıkılmış Frankfurt'ta, John'un Amerika'ya döndüğü güne kadar sürer. Aradan 20 yıl geçer. Almanya kendini toparlar. Yıkık kentler onarılıp, eskisinden daha iyi gelir. "Alman Mucizesi" gerçekleşir. Hans, sonunda Amerika'daki John'a mektup yazıp, onu Frankfurt'a davet eder. Mektubunda der ki: - Sevgili John. Yıkık bıraktığın Frankfurt'u gelip görmeni istiyorum. Başardıklarımızı görünce şaşıracaksın. Mektubu alan John, uçağa atlayıp Frankfurt'a gider. Hans'ı bulur. Bir kahvede oturup eski anılarını yad ederler. Sonra Hans, kenti gezdirmeye başlar. Altından demiryollarının geçtiği bir köprünün üzerinde, Hans, John'un kolunu tutup, durdurur. Köprünün altındaki sayısız demiryolu hatlarını işaret edip, konuşmaya başlar. - Bak John... Öyle bir sistem kurduk ki, yeni Almanya'da artık her şey saat gibi çalışıyor. Mesela şu sayısız demiryolu hattından, her üç dakikada bir tren geçer. Bu hiç aksamaz. Mutlaka her üç dakikada bir geçer trenler. Birkaç dakika sonra bir tren geçer köprünün altından. John saatine bakar. Derken dört dakika sonra, arkasından da 2 dakika sonra bir tren geçer. John gülümseyerek Hans'a döner, konuşur: - Hani her üç dakikada bir tren geçiyordu. Bu trenler bazen dört, bazen iki dakikada bir geçiyor Hans! John'un bu sözlerini duyan Hans'ın yüzü kıpkırmızı olur. Öfkeyle bağırarak cevap verir: - Ne olacak yani? Siz de Kızılderilileri öldürmüştünüz. Şimdi bizde de buna benzer traji-komik bir durum yok mu? Tayyip Erdoğan'ın belleğinde, mutlaka bazı eski ve hatta çok yeni, kemikleşmiş gerginlik konularının kalıntıları durmakta. Bunların arasında türban, kamusal alan, imam-hatip tartışmaları ve benzer konular mutlaka vardır. Ayrıca, hükümetin en başarılı olduğu icraatının bile görmezden gelinmesini, gerçekten ideolojik saplantılarla, haksız ve yıpratıcı eleştirilere hedef olmasını da, mutlaka unutmamıştır. Ama bütün bunlarla, hızlı tren faciasının bir ilişkisi yoktur ki. Ayrıca burada AK Parti iktidarının meşruiyeti tartışılmıyor ki. Sadece, gerekli hazırlığı yapılmadan başlatılan kamusal bir proje sonunda, insanların hayatlarını kaybetmesinin sorumluları aranıyor. Yani bu bir ideolojik kelle avcılığı veya yeniçeri modeli "İstemezük"çülük değil. Benzemeye çalıştığımız demokrasilerdeki türde, sorumluların, sorumluluklarının siyasi ve idari bedelini ödemeleri meselesi bu. Yani bunları Erdoğan'ın anlamaması mümkün olabilir mi? Açıkçası "Mani oluyor halimi takrire hicabım" durumu var ortada... Bu gerçeği anlamak yerine, olayı bir "İktidar Krizi"ne taşımak, insan aklına saygısızlık değil midir?
|