| |
|
|
Yarışın değil, 45-60 yaş kategorisinin birincisi olmak üzerine..
Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'i gazetelerde sık sık, mayolu fotoğrafları ile, yüzme yarışmalarının startında veya finişinde poz verirken görüyoruz. Son olarak da Boğaziçi yüzme yarışına katılmış. Kanlıca ile Kuruçeşme arasındaki parkurda kulaç atarak, Boğaz'ın Asya yakasından Avrupa'ya yüzmüş. Sonuçta, 365 yüzücü arasında, 43'üncü olmuş. Ama elde ettiği sonuçla, 45-60 yaş erkekler kategorisinde birinci sayılarak, kürsüye çıkıp madalyasını almış. Tüzmen'in vücuduna, sağlığına gösterdiği özeni ve fizik gücünü kanıtlamak için harcadığı çabayı, sadece övebiliriz. Boğaz'ın bir yakasından suya atlayıp karşı yakasına yüzmenin ne olduğunu, ben de çok iyi bilenlerdenim. 1950'lerin son ve 1960'ların ilk yarısında, ben de bunu, haftada bir veya iki kez yapardım. Yeniköy'den denize atlar, Çubuklu'ya, Kanlıca'ya yüzerdim. Ancak akıntı nedeniyle, bazen Vanıköy'de bile karaya ulaştığım olurdu. Boğaz'ın suları o dönemlerde tertemizdi. Deniz trafiği de şimdiki gibi yoğun değildi. Birkaç Sovyet tankeri, kumcu takaları ve Boğaz vapurları dışında, pek geçen olmazdı. Bir sürat teknesinin sizi kesip biçmesi ihtimali yoktu. Tüm Boğaz yalılarında, sadece iki tane Christ Craft vardı. Boğaz suları hem soğuktur, hem de az tuzludur. Ama gençlik böyle işte. O sularda 6-7 saat kaldığımız olurdu. 23 Nisan'da, yani karpuz kabuğu düşmeden çok önce denize girdiğimi hatırlıyorum. Ne soğuk sular, ne yorgunluk etkilerdi bizi. Yeniköy çocukları olan bizlerin en büyük eğlencesi, Karadeniz yönünde giden bir takanın arkasına bağlı filikaya asılıp çıkmak ve bununla Tarabya'ya kadar gittikten sonra suya atlayıp, Yeniköy istikametine giden bir takanın filikasına asılarak, geri dönmekti. 6-7 mil süratle giden takanın yanına yüzerek sokulup filikayı yakalamaya çalışırken, pervaneye takılıp parçalanmaktan korkmazdık. Şimdi Bodrum'da kıyıdan 100 metre uzaktaki bir şamandıraya hiç durmadan kulaç atıp ulaştığım ve aynı tempo ile geri döndüğüm zaman, kendimi başarılı ve zinde hissediyorum. Yaşlanmak diye bir gerçek, hepimizin tepesinde bekliyor neticede. Kürşad Tüzmen ise belli ki, pek çok insan gibi bunu reddedenler arasında. Neticede yarışta birinci olmayı değil, 45-60 yaşlılar arasında birinci olmayı kabul ediyor. Onun için, Boğaziçi Yarışı'nın birincisi 15 yaşındaki Alican Alaçlı'nın, Kanlıca-Kuruçeşme arasını 49 dakikada geçmesi ve bunu gelecek yıl 39 dakikaya düşürmeyi hedeflemesi, üzerinde fazla düşünülecek bir durum değil. Kürşad Tüzmen'e, bu yüzüşü bir saatte tamamlaması yetiyor. Gelecek yıl bu süre, iki saat de olabilir ve bu Tüzmen'i tatmin edebilir. Gençlerin büyüdüğü ve yaşlıların ihtiyarladığı olgusunu kabul etmek kolay mı ki? Kabul edelim ki, yaşlanmak, erkekleri, en az kadınlar kadar ürküten bir dram. Bazen barlarda, gece kulüplerinde, yaşlanmadıklarını kanıtlamak için yaşıtlarından farklı giyinen ve çok genç yaştaki kızlarla beraber olan erkekler görürüm. Yaşlarını örtmek istercesine kahkahalar atarlar, cömertçe ikramlarda bulunurlar. Daha sonra onların hakkında genç kızların neler söylediklerini duyunca da üzülürüm. Ne para, ne şöhret, ne iktidar, gençliğin yerini tutmaz... Bazıları da, elden giden gençliğin arkasından ağıt yakmamak için, hiç değmez serüvenler yaşarlar. Hem ailelerini mutsuz ederler, hem de yaşadıkları istikrarsızlık, kariyerlerini etkiler. Tabii ki bütün bunları, Kürşad Tüzmen'in genç kalmak için gösterdiği çabayı olumsuz etkilemek için yazmadım. Onun "adam gibi adam" dediği Saddam Hüseyin'in de, Dicle sularında yüzerek zindelik gösterisi yaptığını, hatırlamadım bile. Ne olacak yani? Mao da, Yang Çe nehrinde 6 saat yüzdüğü zaman, 70'inin üzerinde değil miydi? Sadece "Akıl yaşı"nın küçük olmasının, "Gerçek yaş"ı küçültmediğini düşündüm ve bu yazıyı yazdım.
|