Avrupa hukukuna saygı
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) türban ile ilgili kararı, özellikle muhafazakar kesimde ciddi bir rahatsızlık yarattı. Öncelikle belirteyim ki, türbanlı kızların üniversiteye girme hakkını savunan biriyim. Ancak DEP'lilere yeniden yargılanma hakkı tanıyan AİHM kararını alkışlayanlar, üniversitelerde türban yasağını destekleyen kararı "çifte standart" örneği olarak yorumladı. AİHM, Avrupa Konseyi'ne üye devletlerin Dışişleri Bakanları'nın 11 Nisan 1950'de imzaladığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) temelinde görev yapıyor. Bu sözleşme yaşam hakkı, işkence yasağı, kölelik yasağı, kişi özgürlüğü, din özgürlüğü, ifade özgürlüğü vb. gibi temel hakları koruma altına almayı hedefleyen tarihi bir metindir.
Hava tersten esiyor Bu konunun ülkemizdeki önde gelen uzmanlarından Prof. Dr. Mehmet Semih Gemalmaz'a göre, AİHS'nin kurumsallaştırdığı denetim mekanizması ve usulleri, düzenlediği haklardan daha önemlidir. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde düzenlenen haklar ve özgürlüklerin ihlallerinin denetiminde işlev görmek üzere, Strasbourg'ta bulunan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kurulmuştur. Bu mahkeme bugüne kadar Türkiye aleyhine birçok karar vermiştir. Köy yakmalardan işkence iddialarına kadar pek çok olayda Ankara suçlu bulunmuş ve milyarlarca lira tazminata mahkum edilmiştir. Türkiye'nin önde gelen aydınları da bu kararları saygıyla karşılamış, hatta desteklemiştir. Şimdi ise tersi bir hava esiyor. Türban kararı nedeniyle neredeyse mahkemenin varlık nedeni tartışılıyor. Bizce burada da bir çifte standart var. Birincisi, bu mahkemeyi oluşturanlar, keskin laiklik standartı olan insanlar değil, farklı ülkelerden gelen yargıçlar. İkincisi, AİHM her davayı kendi özgün koşulları içinde ele alıp değerlendiriyor. Leyla Şahin'in başvurusu üzerine yapılan değerlendirme de böyle olmuştur. Hiçbir yargı kararı o dönemin koşullarından, gelişmelerinden farklı değerlendirilmemelidir. Türban kararı da başta Türkiye'deki iç gelişmeler, sonra da dünyadaki olaylar kapsamında ele alınmalıdır. Mahkeme, görünen o ki, Türkiye'deki gelişmelerin ışığı altında türbanın sadece inançla ilgili olmadığını, aynı zamanda siyasi bir simge olduğunu kabul etmiştir.
Avrupa düzeninin temeli Unutmamak gerekir ki, mahkemenin temel varlık nedeni demokrasinin içeriğini oluşturan temel hak ve özgürlükleri korumaktır. Mahkeme, gerekçesi henüz açıklanmayan kararında bu hükmü özgürlüklerin "başkalarının hak ve hürriyetlerinin korunması için zaruri olan tedbirlerle ve kanunla" kısıtlanabileceği ilkesine dayandırmıştır. Bu mahkeme bizim parçası olmayı hedeflediğimiz Avrupa düzeninin temel kurumlarından biridir. Bu mahkemenin kararlarını tartışma konusu yapmak en başta hak ve özgürlükler alanının genişletilmesini savunanları yaralayacaktır. Mahkemelere sadece bizim hoşumuza giden kararlar verdiği zaman saygı duyarsak, hukuk sisteminin temelini oyuyor oluruz. Son olarak şunu ekleyeyim, gerekçesini okumadan bir mahkeme kararını eleştirmek de çok doğru değildir.
|