| |
Grup hisleri
Nurtopu gibi bir asgari ücretimiz oldu, yüzde 5 artış yapıldı, yemeyin de yanında yatın veya gidin Reina'da bir gecede ezin maaşı, sonrası Allah kerim, şeklinde bir makale döşenecek ve diyecektim ki, "Bu film içinde başka filimler var" ama vazgeçtim, başka şey yazacağım. Evet, "Film içinde filim var" diyorum ama baştan söyleyim, hiç kimse "filim" kelimesini yanlış yazmışsın diye beni ona buna şikayet etmeye kalkışmasın! "Filim" sözünü bilerek kullandım, üzerinize afiyet biraz argodur, "oyun" anlamına gelir. Bu işin içinde bir filim var, örneğinde olduğu gibi... Çok filim adamdır, da denir mesela orada da "tip" anlamına gelir. Bunları yazışımın sebebi, ara ara yazılarımızda yanlış yakalayıp da sevinçlerinden havalara uçarak, bizi Radikal'deki "dil zaptiyesi"ne ispiyonlamaktan lezzet alan sazan okuyucuların hevesini kursağında bırakmak. Aslında eski bir gazetecilik numarası olarak da nitelenebilecek bir şey yapmıştım geçenlerde bir makalemde, "naif" yerine bilerek "nahiv" yazmıştım. Bir lugata bakarak doğrusunu yazmak benim için çocuk oyuncağı idi ama mahsus öyle yaptım ki, okuyucunun ne kadar uyanık olduğunu ölçeyim. Beni arayıp, düzelten saygılı ve sevgili okurlarımla hemen anlaştık nitekim. Fakat bir tanesi de yememiş içmemiş bizi, özellikle SABAH gazetesini eleştirmekten nazist bir zevk aldığı hissedilen zaptiyeye şikayet etmiş... Ertesi gün şaaak diye yedik tokadı!.. Meslek büyüğümüz olmakla beraber, sık sık "grup hislerine" yenik düşen Hakkı Bey, terbiyeli bir libas içersinde, "koskoca SABAH'ta köşe yazıyor ama bir lugata bakmayı akıl etmekten aciz" demeye getiriyor. Halbuki, "eskimiş" bir gazeteci olarak "dil konularını" köşesine daha çok okunsun ve izlensin diye koyan Hakkı Bey'in, nasihat verecek halimiz yok ama grup refiki Hürriyet'teki başlığı da eleştirmesi gerekirdi. Hani şu Hıncal Uluç'un haklı olarak diline doladığı "ihraç" yerine "ithal" yazdıkları başlığı... Ya da Milliyet'in Kültür ilavesinde çıkan haberde yazıldığı üzere, Sülün Osman'ın yerine "zavallı" Mazhar Osman'ın kullanılmasını... Sanırım bu hatalar "naif-nahiv" yanlışından daha fazla eleştiriye müstehaktır. Yine de şunu samimiyetle söyleyim, Hakkı Bey'in saklayamadığı "grupsal hisleri", aynı grupta kalem oynatan bazı saldırganların çizgisinin yanında çok daha "naif" kalmaktadır. Ergun Babahan'a geçenlerde yönelttiği terbiye sınırlarını hayli zorlayan yazısı hariç!.. Tecrübeli bir gazeteci, özellikle de grubundaki "üst düzey yöneticileri" ayda en azından birkaç kere "memnun ve mutlu etmeyi" ihmal etmiyorsa, meslekteki genç yöneticilere de biraz daha "toleranslı" davranmayı seçebilirdi. Sonuç olarak şunu söyleyeyim: Burada kullandığım "grup hisleri" ifadesi, bilerek seçilmiş ve çok şey anlatan bir ifadedir. Her gazeteci veya yazarın, kendisini çalıştığı gazeteye önemli ölçüde angaje hissetmesi olağan bir duygudur. Bende de mesela, güçlü bir "SABAH aidiyeti" hissi vardır. Bunu saklamam da... "Hürriyetçi" de kendini oraya ait hissedecektir. Normaldir. Şunu da geçerken söyleyim ki, kendisini hiçbir gazeteye veya gruba "ait" hissetmeyenler, benim gözümde ya duyguları güçsüz insanlardır ya da züppelikten "öyle gibi" yapmaktadırlar. Normal olmayan ve hiç yakışmayan ise şudur: Belirli bir grup için, rakip gruplara saldırgan ve yıkıcı davranmak! Kendi grubu için, ötekilere mütecaviz davrananlar eninde sonunda kaybedeceklerdir. Buna karşılık, meşru müdafaa doğal bir haktır!..
|