| |
"Politik" Kürtler!
Eski DEP milletvekilleri Zana ve arkadaşlarının ortaya koydukları görüş ve tavırların topladığı tepkiyi hep birlikte izliyoruz. İzlenen bu yolun demokrasiye ve özgürleşmeye hizmet etmeyeceği tartışma götürmez. Terör ile kolkola yürütülecek bir siyasetin, ne Türkiye'ye ne de bu ülkede yaşayan insanlara bir yararı olamaz. Zanalar'ın gerçeği görmüyor olmaları mümkün değil... Fakat illegal terör örgütü PKK'nın "siyasi uzantaları" olmayı kendi içlerine sindirebiliyorlarsa bu onların bileceği iştir. Tarihi yanılgılarının bedelini sadece kendileri ödeyecek olsalar, bu o kadar önem de taşımazdı. Asıl yanılgıları ise bambaşka bir noktada: Aslında temsil etmedikleri bir kitleyi, temsil ettiklerini düşünüyorlar. Paradoksları burada başlıyor. Buna rağmen ben, yanlış çizgide ısrar eden bu kişileri "doğru çizgiye" davet etmek gibi bir zorunluluk altında hisstemiyorum kendimi... "Bu ülke kaosa sürüklenirse, önce buna sebep olanlar yanar!" demenin de bir yararı yok. Tarihte ille de herkes doğru hareket edecek diye bir kural yoktur. Su testisi de su yolunda kırılır. İki yolları var: Ya ülkemizin demokratikleşmesine hizmet edecekler ya da Öcalan'ın oyuncağı olacaklar. Hangi yola gideceklerini kendileri bilir. Bense biraz daha beklemeyi tercih ediyorum. Bekleyip görmeyi. Bu yüzden, Zanalar tahliye edildikleri gün, büyük bir mücadele "kahramanlarıymış" gibi alkışlama yolunu tutmadım. Sessiz kalmayı tercih ettim. Çünkü içimde bir şüphe vardı.
Samimiyet şüphesi! Bu insanların, 15 yıllık süreçten yeterli dersi alıp almadıklarına dair derin kuşkularım var. Güneydoğu bölgemizde yaşayan, proleter, köylü, işsiz, kimsesiz, yoksul, perişan Kürtlerin, beklentileri, özlemleri, arayışları ve duyguları ile Kürtçülük davası güdenlerin sınıfsal yapıları arasındaki uçurumu hesaba katarsanız siz de benim gibi şüphelenirsiniz. "Beyaz" Kürtler ile Siyah "Kürtler" arasında derin sınıfsal ayrım var. Bir de bunların ikisinden bağımsız "politik Kürtçüler" var. Abdullah Öcalan mesela, ne Kürt proleteri, ne de Kürt burjuvası... Ne ezilen kürt yığınlarını temsil ediyor ne de burjuvaları temsil edecek kavrayışa sahip. Yoksul ama mert, kimsesiz ama yürekli, ihmal edilmiş ama umutlu ve "vatan duygusunu" yitirmemiş Kürtler'in "evrensel insan haklarını" sonuna kadar savunuyorum. Ama "Politik Kürtçüler"den kuşkulanıyorum. Doğru yolu bulacaklarından de endişeliyim. PKK silahlarını bırakmadıkça, kendisi Kürt hisseden yurttaşlarımız huzur bulamayacaklardır. Bunları, en fazla ezilen Kürt yığınlarını düşündüğüm için yazıyorum.
|