Üzdün bizi Hıncal Uluç
Hıncal Uluç Türkiye'nin en çok okunan yazarı. Uluç, bu noktaya kolay ulaşmadı. Bu kadar saygı ve itibarı ona gazeteciler ve patronlar vermedi. O dişiyle, tırnağıyla kazandı. Haklı bir şöhrete kavuştu. Köşeler artık ona yetmiyor. Sayfalar açılıyor. Yediğini, gördüğünü, duyduğunu yazıyor. Okuduğunu övüyor, yeriyor. Nefes alır verir gibi, su içer gibi yazıyor. Tek başına bir marka. Kaleminin kıvraklığına hayran olmamak mümkün değil. Hıncal Uluç insanları korkutuyor. O kıvrak kaleminden bazen öyle acımasızlık akıyor ki, şaşırıp kalıyorsunuz. Eleştirilerine hedef olanlar, arenada aslanlara yem edilen kurbanlar gibi görünüyor. Bazen de öve, öve, alkışlaya alkışlaya dövüyor. Uluç'u bir yazısı nedeniyle eleştireceğim. O'nun gibi yapacak, konuyu sizinle paylaşacağım. Ekonomi sayfasında bir haber okumuş Uluç. Aslında okuyamamış. Çünkü haberde EPDK, TABGİS, PUİS adları geçiyormuş. Haberi anlayabilmek için yanına bir Kısaltmalar Sözlüğü mü alması gerekiyormuş. Uluç haberi yazan Hacer Gemici ve bir başka yazı için de Çiğdem Bal'a neredeyse tam sayfa yükleniyor. Bu nasıl gazetecilikmiş? Mesleğe yeni başladığı zaman, başlığa Beşiktaş yerine BJK yazmadığı için Cihat Bey'den (Cihat Baban) fırça yemiş. Okur BJK'nin ne olduğu bilmeye mecbur muymuş! (Aslında Beşiktaş bir semt adı. Doğrusu BJK değil mi?) O nedenle Cihat Bey'in eleştirisi Uluç'a küpe olmuş, yönettiği tüm yayınlarda, yetiştirdiği tüm gazetecilere bu gerçeği öğretmiş. (Uluç'un kimleri yetiştirdiğinin listesi bende yok. Yazılarından bir Fatih Altaylı'yı bir de bizim Spor Müdürü sevgili Atlan Tanrıkulu'nu biliyorum. Altaylı da dünkü yazısında TMSF Başkanı ile görüştüğünü yazmış ama TMSF'nin açılımını yapmamış. Anlayacağınız Altaylı ders alamamış!) Hıncal Uluç'a hak veriyorum. Gazeteciler yazdıklarının anlaşılır olmasına dikkat etmeli. Ama atladık. O gün atladık, kısaltmaların açılımını yapmadık. (Yoğunluk bir mazeretti. Ertesi gün Uluç da bir hatası için yoğunluğa sığınmıştı.) Uluç, Cihat Bey gibi elinde yazı, bizim servise bağıra, çağıra girebilirdi. "Bu nasıl yazı" diye bizi yerden yere vurabilirdi. Ama o ders aldığı Cihat Bey gibi yapmadı. Hıncal Uluç, ağabeyimiz, meslek büyüğümüz olduğunu gösteremedi. Tekrarı olmayan bir hata için kaleminden kan damlattı. O son cümlesi yok mu? Diyor ki, "Şimdi kimse, sakın ola, adlarını ve yazılarını örnek verdiğim bu iki kardeşime ağır cezalar vermeye kalkmasın. Bir ceza kararı alıyorsanız, bir çizgi çekin, bir beyaz sayfa açın 'bundan böyle' deyin. Bundan böyle yanlış yapanlar başlarına geleceği bilsinler. O zaman ceza hakkınız doğar. Hıncal yazdı diye göstermelik kelle alarak değil." Son derece masum ve kendi içimizde düzelteceğimiz bir hata nedeniyle Uluç eleştirdi diye, muhabir atılacak öyle mi? Sabah saygın ve etkin bir gazete ise bunu yazarlarından çok Hacer Gemici gibi muhabirlerinin varlığına borçlu. İsmi SABAH ile anılan onlarca yazar koptu bu gazeteden. Yine de ayakta kaldık. Bunu başardık. Çünkü, sporda, ekonomide, haber merkezinde, taşrada, Ankara'da ve istihbaratta çalışan (Uluç'un ismini duymadığı, tanımadığı ve onun eğitiminden geçmemiş) yüzlerce gazeteci, Sabah'ı korumaya ve her türlü olumsuzluklara rağmen haber taşımaya devam etti. Okuyucuya onları mı şikayet edeceğiz? Üzdün bizi Hıncal Uluç...
|