TMSF ile yapılan protokoller çöpe atılabilir!
Ankara'da, Adalet Komisyonu'nda "Yolsuzlukla Mücadele Kanunu Tasarısı'na şekil verilmek üzere. Tasarı, sosyal yaşamı olumlu-olumsuz derinden etkileyecek pek çok değişiklik içeriyor. Genel görüş, polis ve savcılara geniş yetkiler verildiği şeklinde. Bu görüşün tartışmasını uzmanlara bırakıyorum. Ancak tasarıya eklenen geçici birinci madde var ki, başta Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) olmak üzere 'hortum' kavramı üzerine kafa yoran, olayı soğukkanlı değerlendiren veya değerlendirmeyen hemen herkesi ilgilendiriyor. Kanun tasarısı, halen soruşturma aşamasında bulunan ve dava sürecine giren veya hüküm verilmiş durumda bulunan işlemler hakkında tahsilat yolu açıyor. Tahsilatın ise savcılıklarca yapılmasını karara bağlıyor. Uğratılan zararın ödenmesi halinde dava düşüyor. Kademeli ödemelerde dava erteleniyor. Buraya kadar biliniyor. Ancak banka hakim ortakları, doğrudan kanun kapsamında olmamasına rağmen, tasarıya eklenen geçici birinci maddeki atıf nedeniyle kanun kapsamına dahil edilince, durumun şekli değişiyor. Çünkü, şu ana kadar bankayı batıran hakim ortakların yol açtığı zararın tahsili 700 kişilik TMSF tarafından yapılıyordu. Tasarının bu haliyle yasalaşmasının ne anlama geldiğini TMSF'ye sordum. Şu üç noktadaki endişeyi dile getirdiler: 1) Kanuni Faiz terimi ile, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine ilişkin kanun hükümlerine atıf yapılıyor. Halbuki Fon, alacaklarına ilişkin yaptığı protokollerde piyasa faizi işletiyordu. Bu durumda batık banka patronlarının ödeyeceği miktar inanılmaz oranda düşecek. 2) Geçici madde ile hakim ortağın (banka batıran) ödeme niyeti ve gücünü, ve nerdeyse zarar miktarını belirleme yetkisi Cumhuriyet Savcılıkları'nın görev alanına dahil ediliyor. Bu ise Fon'un bugüne kadar yaptığı tespit ve çalışmaların akim kalmasına (başarısız kalması) yol açacak. Konuştuğum TMSF yetkilileri, hiç değilse borçlunun ödeme teklifinin kabulünü, ilgili kamu kurumunun yetki alanına bırakılmasını öneriyor. Normalde, eski hakim ortaklar sadece kendi bankaları değil, Fon'daki diğer bankalara olan borçlarını da ödemek zorunda. TMSF, anlaşmaları bu gerçeğe göre yapıyor. Şimdi banka batıranlar, diğer banka borçlarının ceza davalarına konu olmadığı gerekçesiyle protokol rakamının düşürülmesini isteyebilecek. 3) Tasarı, borçlunun zarar miktarının dörtte birini ödenmesini hükme bağlıyor. Peki TMSF'nin bugüne kadar yaptığı protokoller ne olacak? Deniliyor ki, ödeme miktarı kanuni düzenlemede yer almamalı, kamu kurumu (örneğin TMSF) her borçlunun özel durumunu dikkate alarak alacağı takvime bağlamalı. Yani TMSF'nin yaptığı ve yapacağı anlaşmaların sil baştan yenilenmesine yol açabilir. Böylece, savcılar ve onların görevlendireleceği kişi ve kurumlar tarafından her batık olayının yeni baştan ele alınabilieceği bir dönem başlayabilir. TMSF kurmayları tasarıda kendilerinin de yer almasıyla durumun düzeleceği görüşünde.
|