| |
Örnek ülke
Türkiye'ye tam üyelik perspektifinin verildiği 1999 Helsinki zirvesinden bu yana AB Komisyonu'nun her yıl yayınladığı İlerleme Raporu'nda bir paragraf sürekli tekrarlanır: "Türkiye'de kadın sığınma evi sayısı son derece yetersiz. Sayılarının hızla artırılması gerekiyor." Türkiye'de halen 10 kadın sığınma evi, 11 yardım merkezi var. Kadın dayanışma örgütleri, AB kriterlerine göre 7.500 kadın ve kız çocuğu için bir sığınak açılması gerektiğini, bu durumda Türkiye'de 8 bini aşkın sığınma evine ihtiyaç olduğunu belirtiyorlar. AB'den ziyaretimize gelenler de bu konuyu, yani kadının özellikle aile içinde hedef olduğu şiddeti açmaya özel bir önem veriyor, "Sizden İsveç gibi olmanızı istemiyoruz ama hiç olmazsa Avrupa ortalamasını tutturun" diye uyarmaktan adeta özel zevk duyuyorlar. Erkeği aşan eşitlik Gelin "Ulaşılamayacak emsal" İsveç'i büyüteç altına alalım... İsveç, erkeklerin neredeyse "Pozitif ayrımcılık" talep edecekleri kadar kadınları kolluyor. Fikir edinmeniz için siyasetten bir örnek verelim: Mecliste 349 milletvekilinden 153'ü kadın. Partilerin çoğu aday listelerinin yarısını kadınlara ayırıyor. Tabii kabinenin de yarısı kadın. Kadına şiddeti 1869'da suç sayan 9 milyon nüfuslu İsveç'te toplumsal yaşam "Erkekler ve kadınlar, eşit haklara, eşit yükümlülüklere ve eşit potansiyele sahiptir" ilkesi üstüne kurulu. Fahişelik kesinlikle yasak. "Gençlik klinikleri"nde kızlara ve delikanlılara ücretsiz doktor, jinekolog ve psikolog hizmeti veriliyor. 23 yaşına kadar doğum kontrolü ve kürtaj hizmeti de bedava. Kadın-erkek ilişkileri öylesine doğal kabul ediliyor ki, sokakta bir delikanlı bir kıza göz kırpsa, "Kafasından zoru var" diye düşünülüyor. Aile içi şiddete gelince; bir erkek eşine ya da birlikte yaşadığı kadına kötü davranırsa, şikayete bağlı olmaksızın, bir komşu ya da görgü tanığının ifadesiyle dava açılıyor. Cezası 6 yıla kadar hapis. Eşi cinsel ilişkiye zorlamak, tecavüz sayılıyor. O da erkeğin birkaç yılını cezaevinde geçirmesine yeterli. İşyerinde taciz bir yana, cinsel ayırımcılık kuşkusu bile bedeli çok ağır davalara neden olabiliyor. İş sadece yasalara bırakılmadı; evde şiddete hedef olduğu şikayetinde bulunan kadınlara özel cep telefonları tahsis edildi. Erkek elini kaldırmaya görsün, telefonla alarma geçirilen polis hemen evi basıyor... Thomas More'un Ütopya'sının gerçekleştiği diyar sanki... ABD'den soğuk duş ABD'den gelen habere kadar biz de öyle sanıyorduk. Efendim, ABD geçenlerde, tarihinde ilk kez, Avrupalı bir kadına iltica hakkı tanıdı. Hem de "Ülkesinde eşinin şiddetine hedef olduğu ve can güvenliği bulunmadığı" gerekçesiyle. Bu kadın bir İsveçli. Adı: Maria Eriksson. İsveç'te kıyamet koptu elbette. Ama kirli çamaşırlar da ortaya döküldü. Meğer o canım ülkede 9 bin kadın eşinin şiddetinden korunmak için gizli yaşıyormuş, Yani yeraltına inmiş. 5 bini aşkın kadın ise çareyi yurt dışına kaçmakta bulmuş. Üstelik bu bilgileri veren Kadın Sığınma Evleri Birliği sözcüleri. Kadın-erkek eşitliği elbette uygarlık ölçüsü. Bu eşitliğin anayasal güvenceye alınması da Türkiye'nin son dönemde gerçekleştirdiği reformların en gurur vericilerinden biri. Tamam sığınma evlerinin sayısı da, aile içi şiddeti önleyecek düzenlemeler de eksik olabilir. Ancak bundan böyle AB'den kim İsveç'i örnek olarak göstermeye kalkarsa, yetkililerimiz "Maria'dan ne haber" diye sormayı sakın ihmal etmesin...
|