| |
Irak politikasında devrim
Ve Mesut Barzani bir süredir resmi açıklamaların satır aralarında ima edilen bombanın fitilini ateşleyiverdi: "Türkiye, Kuzey Irak politikasında köklü değişikliğe gidiyor..." Barzani, El Cezire televizyonuna yaptığı açıklamada, "Üst düzey bir Türk heyeti"nin kendisini ziyaret ettiğini ve "Irak Kürdistanı'na birleşik bir Irak bünyesinde federal statü tanınmasına Türkiye'nin artık karşı çıkmayacağını ilettiğini" bildirdi. Kürt lidere göre, heyet "Türkiye'nin Irak Kürdistanı ile iyi ilişkiler kuracağı" güvencesi de verdi. Ancak bu önemli gelişmeye Başbakan Erdoğan'ın tepkisi kafaları karıştırdı: "Türkiye'nin politikası daha önce neyse, bugün de aynı. Herhangi bir değişiklik sözkonusu değil..." "Askeri" faktöre veda Erdoğan'ın bu yalanlaması bize biraz konunun dillendirilmesini önleme çabası gibi geldi. Çünkü çok değil, sadece bir hafta önce Dışişleri Bakanı Gül, Meclis Dışişleri Komisyonu'nda "Irak'ta yeni açılımlar yapıldığını" açıkça ilan etti ve aynen şöyle konuştu: "Bölgede bulunan temsilcimizi Barzani'ye gönderdik, Talabani'yi de Türkiye'ye davet ettik. Türkiye'nin Irak politikası değişti..." Gül'ün de, Barzani'nin de adını söylemedikleri bu temsilci, Büyükelçi Osman Korutürk. Barzani ile 9 Haziran'da Selahattin'de görüştü... Daha bir yıl önce bugünlerde "Kuzey Irak'ta özerk bir Kürt devletinin herhangi bir işareti alınırsa, bu bütün bölge için felaket anlamına gelir" (Gül'ün 3 Temmuz 2003'te Financial Times'ta yayınlanan demeci) görüşünde olan Türkiye, neden "U dönüşü" yaptı? Her şey geçen yıl sonunda Irak'a asker göndermekten vazgeçilmesiyle başladı. Bu, Türkiye'nin Irak'ın geleceğinde "askeri" değil "sivil" girişimlerle söz sahibi olmaya karar vermesi anlamına geliyordu. Kuşku ve gerilimlerin sonu Bu perspektif benimsendikten sonra hızla yol alındı ve gelinen noktayı Gül, 25 Mayıs'ta Meclis Genel Kurulu'nda şöyle özetledi: "Irak halkının istisnasız bütün kesimlerini akrabamız saydığımızı hep söyledik. Söylemekle kalmadık; siyasi, ekonomik, sosyal girişimlerimizle, güvenlikle ilgili çabalarımızla bunu ispatladık. Tabiatiyle, Iraklı Kürtler ile de coğrafi, tarihi ve insani nedenlerle özel ve yakın ilişkilerimiz sürecek." Yine o günlerde, 19 Mayıs'ta, The Wall Street Journal'da, "Türkiye, Iraklı Kürtler'in özerkliği fikrine ısınıyor" başlıklı haberde, Kürt liderlerden Necirvan Barzani'nin açıklamalarına yer verildi: "Türkiye politikasını değiştirdi. Türk hükümeti bizimle daha yararlı ve mantıklı bir dille konuşuyor..." Bu değişiklik o kadar kapsamlı ki, Türkiye, Gül'ün ifadesiyle, "Türkmenler'i uzaktan kumandayla yönetmekten" bile vazgeçti, onun yerine "Büyük bir Türkmen platformu oluşturma"ya ağırlık verdi. Çünkü tabanı olmayan yönetici veya partilere dayalı eski politikaların Türkmenler'in gerçek liderler çıkarmalarını önlediğini anladı. Geriye iki sorunun cevabını öğrenmek kaldı: Yeni politikada Kürtler'in "Kürdistan'ın ayrılmaz parçası" ilan ettiği Kerkük konusunda ne öngörülüyor? 2005 sonunda yürürlüğe girecek yeni anayasada federal yapı ve Kuzey Irak'ın özerkliği tanınmazsa, Kürtler'in ayrılma sürecine girmeleri kaçınılmaz. Bunu önlemek için Şii ağırlıklı Irak merkezi yönetiminin Kürtler'in haklarını anayasaya koyması nasıl sağlanacak? Bu kritik noktalara rağmen Türkiye'nin korkularını aşıp gerçekçi ve cesur bir dönüşümü başarması, sadece Kuzey Irak'ta değil, tüm bölgede çok olumlu etkiler yapacak...
|