Tel Aviv gerçeği
Geçen hafta son derece ilginç ve düşünsel yankıları uzun süre devam edecek bir konferans nedeniyle İsrail'deydim. Tel Aviv Üniversitesi Moshe Dayan Merkezi tarafından düzenlenen toplantının resmi adı; "Transatlantik Bağlamında Türk-İsrail ilişkileri" olsa da, gerçek mesele Amerikalı, Türk ve İsrailliler'in bir araya gelip Büyük Ortadoğu, yani Washington'un İslam coğrafyasını demokratikleştirmek amacıyla ortaya attığı yeni insiyatifi tartışabilmesiydi.
Irak'ta demokrasi olmaz! Öncelikle ilk izlenimimi aktarayım: Büyük Ortadoğu İnsiyatifi'nin gizli bir İsrail- Amerikan komplosu olduğuna inananlar, konferanstaki dinamiği görmeliydiler. Amerikalı katılımcılar, son dönemlerde iyice sık rastlanan idealist bir söylemle bölgenin "transformasyonundan," bunun "kuşaklararası" bir proje olarak görülmesi gerektiğinden ve Amerika'da seçimde kim başa gelirse bu hedefin değişmeyeceğinden söz etti. İsrailli katılımcılar ise, İslam coğrafyasının demokratikleşmesi, kadın hakları, mevcut diktatörlükler yerine hukuk devletleri kurulması gibi konularda son derece kuşkucu ve karamsar bir havadaydı. O kadar ki, İsrailli akademisyen Barry Rubin, Clinton döneminde NATO'nun genişlemesinden sorumlu olarak Amerikan Dışişlerinde görev yapan Ron Asmus'un ortaya koyduğu Ortadoğu'da demokratikleşme vizyonunu o kadar hayalci buldu ki, sözlerine "Size neden katılmadığımı anlatmak için 14 maddelik itiraz listem var" diye başladı. Genel anlamda İsrailliler, ABD'nin İkinci Dünya Savaşı sonrasında Japonya ve Almanya'da gerçekleştirdiği toplumsal dönüşümü Orta Doğu'ya taşıma düşüncesini, biraz "ütopik," hatta bir ölçüde bölgedeki dengeleri fena sarsacak bir macera olarak görüyor. Özel sohbetlere "Irak'ta demokrasi olamayacağını bir Amerikalılar'a çok anlatmaya çalıştık" ya da "35 yıldır bu coğrafyadayız, Arap ülkelerinde demokrasi zor" veya "Seçimler olsa en kritik ülkelerde diktatörler İslamcılar başa gelirse ne olacak?" gibi cümleler duymak mümkün. Filistin'teki durum, militarize yaşam ve terör meselelerinin tüm benliğine nüfuz ettiği İsrail aydını, hayal kurabilme yetisini kaybetmiş.
Büyükelçinin önemli ifadeleri İsrailliler'in kafasındaki soru işaretleri, Ankara'nınkilerden farklı. Ama ortada kesişen noktalar var. Açıkça telaffuz edilmese de iki ülkede de bir çok kişinin kafasında bölgedeki durumun "kader" olduğu sonucuna giden "kültürel" bir soru var: İslam coğrafyası ya da Arap dünyasında varoluşunun gereği demokrasiyi imkansız kılan unsurlar olabilir mi? (Bu anlamda Amerikalılar daha idealist.) Buna karşın kuşkusuz Ankara (ve özellikle de AKP hükümeti) Büyük Ortadoğu'nun temel hedeflerine sıcak bakıyor. Örneğin Dışişleri Bakanlığı konuyla ilgili bir dizi insiyatif geliştirmekte. Amerikalılar'ın bu işi ne kadar becerebilecekleri konusunda kaygıları olsa da, herkesin bildiği şu ki demokratik bir İslam coğrafyası Türkiye'nin stratejik çıkarları ve varlığı için kritik. Bu anlamda Türkiye'nin İsrail Büyükelçisi Feridun Sinirlioğlu'nun konuşması önemliydi: "Demokrasi Avrupa'nın sınırlarında kalmamalı. Bölgede demokratikleşme, kitlelerin özlemlerine cevap verebilmeli. (...) Bölgede topluca bir yeniden düşünme süreci başladı ve Türkiye buna katkıda bulunmaya hazır."
|