Dvorak ve Mischa Maisky
Günümüzün en önemli viyolonselcilerinden Micsha Maisky, İstanbullu müzikseverleri selamladı, geçen hafta... Hem de viyolonselin en önemli konçertolarından biriyle... Sanatçı Dvorak'ın op. 104 Viyolonsel Konçertosu'nu seslendirdi. Çağımızın iki dev sanatçısı Rostropovich ve Piatigorski ile çalışma şansı bulmuş Maisky bugün 56 yaşında ve artık o da uzun süredir bir usta. İş-Sanat'daki konser için sahneye geldiği anda patlayan sıcak alkışlar, onun ne kadar tanındığını ve sevildiğini bir kez daha gösterdi.
30 yılı aşkın süredir, bir hayranı tarafından hediye edilen 18. yüzyıldan kalma Montagnana yapımı bir viyolonsel kullanıyor. Maisky, konçertoyu büyük bir coşkuyla viyolonselin tüm imkanlarını kullanarak yorumladı. Emil Tabakov yönetimindeki Bilkent Senfoni Orkestrası'nın soliste kolaylık sağlayan eşliğinin de altını çizmeliyim. Bazı eserler vardır; dinlersiniz, sizi etkisi altına alır. Atmosfer sıcaklaşır, keyfiniz artar ve partisyon tamamlandığında kendinizi bir kuş gibi hafiflemiş hissedersiniz. Dvorak'ın konçertosu da böyledir. Amerika'da yaşadığı yıllarda tamamladığı eser, Dvorak'ın bugün başyapıtları arasındadır.
Brahms'a "Bu güzellikte bir viyolonsel konçertosu yazılabileceği hiç aklıma gelmezdi" dedirten eser, hem Çek hem de Amerika izlenimlerini taşır. Maisky o akşam bu zengin temalarla süslü eseri, canlı, etkileyici bir tonda yorumladı. Özellikle 3. bölümde orkestra ile diyalog halinde yorumladığı pasajlarda sıcak bir sonorite olanağı sağladı. Eser, orkestranın gür ve parlak finaliyle son buldu ve bir anda salon güçlü alkış sesleriyle kaplandı. Kuliste sanatçının son CD'lerinden biri izleyicileri bekliyordu, viyolonsel konçertosunun Maisky tarafından yeni kaydedilmiş yorumuyla.
*** Konservatuvarlardan her yıl pek çok yeni yetenek geliyor. Rekabet ortamı çok fazla. Ekonomik bir krizde bazı orkestralar ya da küçük topluluklar dağılabiliyor. Burada klasik müzik CD'lerinin satışının artabilmesi de önemli. Dört büyük uluslararası şirketin bir an önce karar verip, CD satışlarını artırabilmek için fiyatlarını yarı yarıya düşürmesi gerekir. Bunun üzerinde şu anda çalışılıyor. En küçük bir krizde dağılıp yok olacak bir müzik türü değil klasik müzik. Adı üzerinde klasik ve hep yaşayacak.
*** Klasik müziğin ustalarını İstanbul'da izlemek mutluluk verici. İstanbul, yeni klasik müzik meraklıları için en iyi kentlerden biri. Özellikle İş-Sanat ve Ankara'daki Bilkent Salonu bugün ülkemizin akustiği en iyi salonları. Burada düzenlenen tüm etkinlikler, bu müziğe yeni adım atmış küçükler ve gençler için yeni imkanlar sunuyor. Kuşkusuz dev sanatçıların varlığı, klasik müziğe de olan ilgiyi artırıyor. Üstelik bilet fiyatları çok uygun. İstanbul'da kurulu özel orkestralar tahsisatlarını doğru kullanarak İstanbullu müzikseverlere, New York, Londra ve Berlin'deki canlılığı sunmaya başladı.
Bilkent Senfoni Orkestrası, akustik tüm sıkıntıları ortadan kaldıran konser salonunda düzenli haftalık konserler veriyor. Çok başarılı konser kayıtlarından bazıları daha sonra CD olarak basılıyor. Bu salon şu anda Avrupa'nın en iyi akustiği olan salonlarından biri. Orkestrada 12 ülkeden 90 usta müzisyen görev yapıyor. Bunlardan çoğu Bilkent Konservatuvarı'nın da hocaları... 30 kadar lisansüstü öğrencisi de konserlerde orkestraya katılıyor. Türkiye'nin ilk özel, uluslararası akademik topluluğu olan orkestranın şefi ise, Emil Tabakov...
Birçok bestesi olan ve yönettiği eserlerin çoğunda partisyon kullanmayan başarılı bir şef, Tabakov... İstanbul'da Gürer Aykal'ın yönettiği Borusan Flarmoni Orkestrası ve Cem Mansur'un yönetimindeki Akbank Oda Orkestrası ile Ankara'daki Bilkent Senfoni Orkestrası, pek çok küçük orkestranın da desteğiyle özel sektör tarafından finanse edilen orkestralar. Bunlara başta İstanbul, Ankara ve İzmir olmak üzere düzenli hafta sonu konserleri veren, devlet tarafından sübvansiye edilen orkestraları da eklerseniz aslında bir hayli zengin bir orkestra kültürüne kavuştuğumuz söylenebilir.
|