İstanbul'da erguvan zamanı
Önce bir güzel haber. 12-16 Mayıs arasında festivalin gözde mekanı Aya İrini'de 5 gün boyunca ilgi çekici bir konser dizisi düzenleniyor. Akbank'ın düzenlediği bu festivalin ilk gününde, 12 Mayıs Çarşamba akşamı, Şef Cem Mansur yönetimindeki Akbank Oda Orkestrası ünlü viyolonselci Raphael Wallfish'e eşlik edecek. Konserin adı: "İstanbul'dan Dünyaya Mistik Arayışlar."
Konserde iki çağdaş besteci Arvo Pve Sir John Tavener'in eserleri seslendirilecek. 13 Mayıs'ta ney sanatçısı Kudsi Ergüner yönetiminde İstanbul müezzinleri ve Likurgos Angelopulos Bizans Korosu'nun (Atina) da yer alacağı konser ilginç. Konserdeki tema, "Doğulular için Batı'nın anahtarı, Batılılar için Doğu'nun kapısı, Bizans ve İstanbul'dan ilahiler." 14-15 Mayıs'ta Donizetti'nin unutulmuş başyapıtlarından Belisario Operası sunulacak. Opera, Jüstinyen'in başkomutanı Belisarius'ın öyküsünü anlatıyor.
16 Mayıs Pazar günü ise Kudsi Ergüner Grubu, Türk ve Yunan solistlerin eşliğinde bir konser verecek. Bu konserin teması da Rum ve Türk insanının İstanbul'da yaşadıkları his, heyecan ve aşkların müziğe dönüşen öyküsü... Çok az bilinen önemli eserleri programına alarak, açıklamalı konserler sunan ve Akbank Oda Orkestrası'yla bir eksiği kapayan Cem Mansur "İstanbul'da Erguvan Zamanı" adlı festivalin sanat yönetmeni.
***
İstanbul Borusan Filarmoni Orkestrası, sezonu ünlü solistlerle noktaladı. Gürer Aykal yönetimindeki orkestranın son konserinde Max Bruch'un "Viyola ve Klarinet için İkili Konçertosu"nun solistleri Ruşen Güneş ve Ferhat Göksel'di. Richard Strauss'un "op.35 Don Kişot" adlı yapıtında da solist viyolonselci Alexander Rudin'di. Herge Joerns'in orkestra için bestelediği "Les Folies D'Espagne" adlı eserinin de dünya prömiyeri yapıldı.
***
Son olarak caz. Caz müziğinin 1950'lerdeki hızı, bilindiği gibi 1965'lerde kesilmiş, başta Miles Davis olmak üzere, birçok müzisyen, fusion'a yönelmiş, bazıları pop yıldızlarına eşlik etmiş, 1970'lerde rock müziğinin hamle yapmasıyla caz, çok meraklıları dışında dinlenmemeye başlamıştı. Cazı bu miskin ve kendi halindeki halinden Wynton Marsalis'in kurtardığını söylemek yanlış olmaz. Wynton, babasının da teşvikiyle caza yönelmiş, 1980- 1981'de Art Blakey grubuyla çalışmıştı.
Kendi olağanüstü bestelerinin yanı sıra, cazın köklerine inerek, bu müziğin yeniden canlanmasını sağlamıştı. CD'ler çıkarmış, kulüpler canlanmış ve hem eski parçaların unutulmaz yorumları hem de yeni bestelerle "Caz" altın çağına dönmüştü. Son CD'sinde akıcı tonuyla Wynton'ı yeni besteleriyle dinlemek büyük keyif. "The Magic Hour" adlı bu CD'yi cazseverlere hararetle tavsiye ederim.
|