Kısır döngü tarifi
Aynı sorun... Hiç bitmiicek... Hiiiç. ' Su içsem yarıyo' sendromu... Ben tabii ki kendimle ilgili böyle dangalakça bi cümle kurmuyorum. Kuriim de beyin sahi sansın di mi? Meşhuur bi zayıflama doktorunun kendinden menkul ve meşhur 'eksik tartma' yöntemiyle (Alayımız bu kadar mı salak olabiliriz yarabbi!) haftada bir tartılıp, e bi kaç kilo da verip kendini zayıf zanneden ama hala şişman olarak ortada dolaşan arkadaşlarım gibi olabilsem keşke. Su içsem yarıyo sendromunun tam tersidir bu. Ve moral olarak kendini çook iyi hissettirir. Ama 'yaşasın kötülük!' İşte ben ve bencileyin bissürü fesat bunu görür. Bense asssla ve asssla suçlu değilim bu tıkınma konusunda. Suçlu havalar. Allah rızası için, yazıyı yazdığım gün bi baksaydınız gökyüzüne canım kardeşlerim. Ne görürdünüz? Gri bi şey. Eğer halihazırda intihar eğilimi göstermediysem tabii ki kendime bayıldığım ve sizi de kendimden mahrum etmenin size haksızlık olduğunu düşündüğüm içindir (ünlem koymiicam işte). Yoksa ne?... İsveç - Norveç - Danimarka İntihar Komandosu olmak ölüm çıksın ki işten bile değil (kuzeyliler intihar hadisesine yakındırlar, o bakımdan şeyettim) Buldum! Ben Londra'ya gidiim en iyisi. Worcestershire'daki 'Ulusal Obezite Merkezi'nin kapısını çalıp 'ben geldim!' diyim. 'Hoşgeldin! desinler yatırsınlar bi yere; karnımı yarsınlar ve pil koysunlar içime. (Bu pil 'doydum' sinyali veriyomuş.)
TAVUKLAR DOYMAZ Ben tavuk gibiyimdir. Tavuk meclisini getirin gözünüzün önüne. Bunların doyma güdüleri yoktur. Bodur bodur sersem sepet dolaşırlarken tık oraya tık buraya gaga, devamlı yerde yiyecek bi şey var mı yok mu ona odaklanırlar. Ya da ya da daha iyi bi şey buldum; aya gidiim ben. Ayda hafif çekiyomuşuz. Kendi ağırlığımızın altı defa daha azı kadar. Yanikim 60 kg isek 10 kg oluyoruz! Bu durumda o 'recimdok'a da servet ödemeye gerek kalmıyor. Sıkıldım bu konudan değiştiriyorum. Bibendum'u tanır mısınız siz? Micheline'in beyaz şişman lastik adamı. Küçüklüğümden beri, lastikçilerin kapılarındaki üç boyutlu ışıklı reklamda lastiğin üzerinde oturan bu adamı çok sevdim. Şimdi yine canlandı. Bi de Ülker Golf'ün yaratığı var 'şey' lülesi gibi. O antipatik bak. Onu sevmiyorum. Sanki Bibendum'a benzetmeye çalışmışlar. Farkındaysanız sıkıldığımı söylediğim konu etrafında döneniyorum. Kan tutmuş katiller nasıl cinayet mahalline geri döner o hesap. Bütün bunlar sistem yüzünden öff! Şöyle bir düşündüğümüzde bu güzelleşme işi rantının ne biçim olduğunu rahatça görebiliriz. Zira yenilgiyi aldatmaya dönüştüren her şey çok satar. Tüm güzellik endüstrisinin şiarı budur. Zayıfla! Cildin pürüzsüz olsun. Oradan da kadın dergilerinin, erkeklerin kulak memelerinde ne kadar mesai harcayacağımız konusundaki önerilerine kadar gider işin sonu. Bu harç çok su tutar tutmasına; yenim müsait fekat yerim dar. Mucizeler beklentisiyle onca kozmetiğe kürekle para döküyoruz. Mesela bu selülit kremleri ancak cildinizin üzerini kadife gibi yapıyor. Yoksa içine filan kimsenin (ay miiin preparat!) nüfuz ettiği yok. Fekaaat, fekat son günlerde bir keşfim oldu; bunu demem lazım; Cellex-C diye bir ürün var bi zamandır. Ben üçlüsünü edindim. Gören bi şey mi yaptırdın diyor. Valla da billa da yaptırmadım. Bende yalan durmaz. Bugün de niyetlendiğim kompozisyonu yazamadım. Zeynep Özal ve kitabına parmak basacağıdım oysa. İki haftadır malum konuya kafa atiyim istiyordum. Ayıcılık avına. Kamçatka dolaylarından bir türküyken bağlamakla yetiniciim: Sorma hiç 'niyekine?' Çıbık sok 'drink'ine Be hey ayıcı avcı, Öpsün seni Osman Cavcı!
|