|
|
Beyrut'tan geliyorum!!
Açıkça ifade etmem gerek ki. Gazeteciliğimin ilk yıllarında "Beyrut'tan bildirenleri hep gıptayla(!) izlemiş, iki buçuk fotoğraf çeken(!) biri olarak da, hep orada, Lübnan'ın orta yerindeki Beyrut'ta bulunmak istemiştim. Gencecik yaşımın heyecanı, tarihe tanıklık, radyo spikerlerinin verdiği ölüm haberlerine duyulan tepki, "hızlı gazetecilik merakı. Ve kim bilir, belki de Güney'de bir yerlerde, sanki bir "akraba evi"nde yaşanan insanlık ötesi katliamlara ve canavarlığa karşı "insanca bir tuz" bırakma gayreti, çocuk bedenlerde, sabi yüreklerde kabaran bir yaraya merhem basma duygusallığı. Hıristiyan falanjistler, Dürziler, solcu Müslümanlar, sağcı milisler, mülteci Filistinliler, Şii Emel, Canpolat, Habbaş, Kasap Ariel Şaron,.. Sabra, Şatilla, Doğu Beyrut, Batı Beyrut vs. Bunlar, o dönemde Lübnan haberlerinin hafızama yüklediği isimler, cisimler, kentler, mekanlar, örgütler.. 25 yıl öncesine yakın bir zamandan söz ediyorum! "Kan ve ateş günleri"nin Beyrut'undan... 13 Nisan 1975'de Beyrut'ta, Müslümanlarla Hıristiyanların birbirini boğazladığı bir iç savaş başlamış, (Kadın erkek bir grup Filistinli sivilin, sağcı falanjistler tarafından vahşice katledilmesiyle tetiğe basılmış!) bir daha da uzun yıllar gitmemişti. Ardından, İsrail, Lübnan'ı işgal etmiş, 2000'lerin başına kadar da (yani, bölgedeki etkisi kırılana, direnişe boyun eğmek zorunda kalışına değin!) milyonlarca insana kan kusturmuştu İsrail askerleri! Son dönemlerde olup bitenler bir yana, aslında "hayat denilen kavga"nın en büyüğünü, dibine kadar acıyı, gözyaşını, sürgünü, tedirginliği çok yaşadı, çok çekti Lübnan halkı; erken ve kolay ölümleri, tank sesleriyle uyanmayı, bombalarla geceye varmayı, doğarken ölümleri, kalleş ölümleri, hain pusuları. Çünkü.. Derler ki tarihin en kanlı ve uzun süren "iç savaş" larından birini yaşadı Beyrut.. Yüzyüze, göğüs göğüse çarpışmanın, kalplere gözünü kırpmadan hançer saplamanın, ölümden keyif çatanların, ölüme meydan okumaların, emperyalist kışkırtmanın, entrikanın, ne olduğunu en iyi bilenlerdendi Lübnan halkı. Oralarda komşunun komşuya ettiğini kimse etmemişti!! Sonra savaş bitti, ya da biter gibi oldu! Ve gün olup devran döndü.. Cehennem, komşu topraklara sıçradı, az ötedeki topraklara kuruldu! Kasaplar(!) yine kasaptı. Ve bir başka işgal, acı ve haksız savaşların adı oldu Doğu!
*** Yani, mesela, Irak işgali. Her kesimden her sesten bir grup yazar, bilim adamı, gazeteci "Doğu Konferansı Girişimi" oluşturdu. Bölgedeki canavarlığa "aydın gözlerler bir çift söz etmek, bir avuç tanıklık etmek, deyim yerindeyse laf değil iş üretmek istendi. Tanıdık tanımadık dostlar, arkadaşlar, ahbaplar, hemşeri ya da kader ortakları! Tanıklık edilecek yerlerden biri olarak Beyrut seçilmişti. Sıkı ve zor bir yolculuk yapıldı, şaşırtıcı açıklamalara kulak verildi ve "acıyla yoğrulmuş" tecrübeli gözlerden ışıltı alınmaya çalışıldı. Ben de katıldım bu beş günlük serüvene! İster hayata katık deyin, ister bu gelip geçen satırlara kaynak.. Anlatıp duracağız kısacası.. Ve bu türkü burada bitmez, pardon, bu savaş burada nihayete ermez! Kısmetse yarına ve sonraki günlerde devam!
|