Haftanın kaybedenleri
HÜSEYİN ÇELİK: Biraz sıra dışı bir Milli Eğitim Bakanı portresi çiziyordu. Çünkü eğitimin en tepesindeki isim olarak, parasız yatılı günlerinde yaşadığı zulümleri büyük bir içtenlikle anlatmış ve ben kendisine acayip sempati duymuştum. Çok konuşmak dışında bir kusuru yoktu, işleri uhuletle ve suhuletle götüreceğine inancım tamdı. Ama görüyorum ki yanılmışım. Çünkü Genelkurmay bildirisi yayınlanıncaya kadar hiç konuşmayan Bakan, bildiri yayınlanınca çıktı "Biz imam- hatiplere öyle sandığınız gibi çok büyük haklar getirmedik. İmam-hatip mezunları birçok fakülteye gidemeyecek" dedi. Bence kaybetti.
ELİF ŞAFAK: Yaza giriş yapmaya başladığımız şu günlerde herkes incelmek için akla hayale gelmeyecek yöntemlere başvururken romancı Elif Şafak'ın yaptığına bakın! Son romanı "Araf"ın kapağına, "günaha son çağrı" gibi, o iştah açıcı çikolata fotoğrafını koymuş.. Fotoğraf o kadar etkileyici ki, kitabın kapağına şöyle bir göz atan, kendini "Çikolata" adlı filmi izlemiş gibi hissedip, The Marmara Cafe'ye zor atıyor. İşte buraya yazıyorum: Bu kitap satmayacak ve Elif Şafak kapaktan kaybedecek..
BURHAN KUZU: Gece saat 23:00'ten sonra evlerine giden kadınlarla ilgili yapılacak yorumları aktarırken, bir durum saptaması yapmış, kendini böyle savunuyor. Kendisine kadınlarla ilgili olumlu ya da olumsuz her hangi bir düşünceyi ileri sürerken en az üç kez düşünmesini ve öyle konuşmasını salık veriyorum. Yoksa kaybeden olmaktan kurtulamaz.
NİŞANTAŞI: Çok değil, beş yıl önce kendi halinde bir semtti. Biraz küstah ve mağrur bir havası vardı ama yine de kendi halindeydi işte. Ne zamanki moda haline geldi, neredeyse Cihangir oldu. Boğaz'a gitmek yerine şimdi Nişantaşı'na geliniyor. Reasürans Pasajı'nda oturacak bir yer yok. Ancak "iddiasız" bir duruşu olduğunda bir anlamı olacak kafeleri, törenle gidilen yerler haline geldi. Bu yüzden kayıpta.
TAYYİP ERDOĞAN: Eh, şans da bir yere kadar etkili olabiliyor. Yoksa Yunanistan'la geliştirdiği tarihi dostluk, bu kadar kolay harcanabilir miydi? Bu zamana kadar elde edilen başarılarında hep "şans" faktörüne vurgu yapılıyordu. Son başarısının ise bir şanssızlığa kurban gittiğini söyleyebiliriz.
TEŞVİKİYE KAFE: Mansur Forutan da yazdı, ben de vurgu yapayım: Kafemizin o ağır ve basık havasını tolere eden plazma televizyonu çalındı. Şimdi ön dişleri eksik bir adama benziyor zavallı.. Bir an önce oraya yeni bir plazma konmazsa kayıp sürekli hale gelecek diye endişe ediyorum.
AMERİKA: Türkiye'de yayınlanan bir gazetede çıkan "Iraklı kadınlara tecavüz ediliyor" şeklindeki asılsız habere öyle bir tepki göstermişlerdi ki, bu kadar olur.. Şimdi başlarına gelene bakın.. Iraklı kadınlara tecavüzün fotoğrafı çıktı ortaya ve ne yapacaklarını şaşırmış durumdalar. Bu kayıp onlara yeter de artar bile..
STAR: Önce güzellik yarışması yaptılar, şimdi de "top star" seçeceklermiş. TMSF'nin uhdesinde olan Star televizyonunun, milletin parasıyla yaptıklarına bakın hele.. Bu televizyon bir an önce satılmazsa daha çok hayıflanacağız gibi...
|