| |
AB nereye düşer?
Çocuk, "Baba" dedi, "Amerika çok mu uzak?" Adam sinirle cevap verdi: "Çeneni kapa, yüzmeye devam et..." Fransız "Le Monde" grubunun yayınladığı "Courrier International" dergisinin son sayısını görünce, rahmetli Altan Erbulak'tan öğrendiğimiz bu kara mizah fıkrasını hatırladık. Derginin kapak konusu, Türkiye'nin AB üyeliği. Başlığı: "Avrupa uzakta!" Türkiye'nin üyeliğini destekleyenlerin ve karşı çıkanların görüşlerinin derlendiği dergideki yazılarda yeni bir şey yok. İlginç bir ayrıntı dışında. O da şu: 1623 yılında Emeric Cruce adlı bir Fransız rahip "Avrupa'yı birleştirme planı" adlı bir kitap yazdı. Cruce, "Federasyon çatısı altında birleşmiş Avrupa'da halkların refahı için serbest mübadele, ortak para, ortak ölçü birimlerinin yerleştirilmesi gerekir" diyor ve ekliyordu: "Bu görüşün Hıristiyanlığın üstünlüğünü kabul ettirmek olmadığını kanıtlamak için, federasyonun başkanlığına Türk sultanı (padişah) getirilmeli." Fransız rahibin planı o dönemde pek yankı bulmadı ama Avrupa saraylarında "Osmanlı'nın yeri" tartışmaları 30 Mart 1856 tarihli Paris Anlaşması'ndaki bir hükümle noktalandı: "Osmanlı İmparatorluğu, Avrupa Devletleri Topluluğu'nun üyesidir." Türkiye bu hakkına dayanarak 1959'da, kuruluşundan 2 yıl sonra ve 6 devletten oluşurken AB'ye üyelik başvurusunda bulundu. O zamanlar adı AET'ydi. 1963'te Fransa Cumhurbaşkanı General de Gaulle ve Almanya Başbakanı Konrad Adenauer'in desteğiyle ve Ankara Anlaşması ile Türkiye'nin üyelik hakkı kabul edildi. Aradan 41 yıl geçti, AET önce AT oldu, sonra bildiğimiz AB. 6 üyeden 9'a, sonra 12'ye, daha sonra 15'e ve nihayet bu ay başında 25 üyeye ulaştı. Türkiye'nin başvurduğu dönemde karşı kutupta olanlar kırmızı halılar serilerek "buyur" edildi. Türkiye hâlâ bekleme odasında. İnsanın asıl canını sıkan, "karar günü" yaklaştıkça ve Türkiye'yi bezdirmek için konulan engeller peşpeşe aşıldıkça, "sahte evlilik" arayışının paniğe dönüşmesi. Alman Hıristiyan Demokratlar'ın "İmtiyazlı ortaklık" formülü pek tutmayınca, daha "parlak" projeler geliştirilmeye başlandı. Buyurun en turfandaları...
Halka içinde halka Fransız merkez sağının akıl hocalarından Prof. Jean Verges, "Le Monde" gazetesinde Türkiye'ye şu öneride bulundu: "En iyisi sen Ortadoğu ülkeleriyle bölgesel birlik projesi üstünde çalış. Daha sonra bu birliğin lider ülkesi olarak AB ile eşitlik ve hayati çıkarlara karşılıklı saygı temeline dayanan bir ortaklık ilişkisi arayışına gir..." Yine merkez sağın önemsediği akademisyenlerden Prof. Christian Saint-Etienne, "Le Figaro" gazetesinde başka hortlakları kamçıladı: "Türkiye'nin AB üyeliği Kürtler'in bağımsızlık taleplerini teşvik edecek. AB, Türkiye'yi alınca Kürt dosyası da Avrupa'nın iç işi haline gelecek. Bunun sonuçlarını kestiren var mı? En iyisi Türkiye, diğer Akdeniz ülkeleriyle birlikte, AB ile ilişkilerini farklı kanallardan geliştirme yolu arasın..." Hep sağdan söz ettik, buyurun bir de soldan yükselen ses. Fransız Sosyalist Parti'nin ağır toplarından Laurent Fabius, "Liberation" gazetesinde AB'nin yeniden yapılanmasını önerdi ve şöyle dedi: "AB üç halkadan oluşmalı. İlk halkada AB'nin derinlemesine bütünleşmesi yanlısı olan ülkeler olmalı. Daha fazla ileri gitmek istemeyen üyeler ikinci halkada toplanmalı. Diğer Doğu ülkeleri ile Akdeniz havzasındaki ülkeler de bir gelişme, dayanışma ve güvenlik bölgesi inşa etmek için AB ile sıkı ortaklık bağları kuracak biçimde üçüncü halkaya alınmalı. Türkiye de önce üçüncü halkaya girmeli, AB'nin onunla ilgili fikirleri netleşince ikinci halkaya geçmeli..." Bitmedi. Bir de Fransız iktidar partisi UMP'nin 13 Haziran'daki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde malzeme yapmak istediği "Yakın komşuluk statüsü" önerisi var. Bu tabloya bakıp "Avrupa çok mu uzak" diye sorsalar, ne cevap verirsiniz? "Yüzmeye devam et" mi?
|