Aş, iş talebi arasında demokratikleşme
Meclis Genel Kurulu'ndaki demokratikleşme çabası ile kulisteki beklenti yine birbirinden farklı oluyor. Genel Kurul'da Anayasa'nın, kadın-erkek eşitliği, DGM, Uluslararası Ceza Mahkemesi, ölüm cezaları ile ilgili maddelerindeki değişiklikler konuşuluyor.. Kuliste ise bakanlar etrafını saran milletvekilleri ve seçmenler, iş, aş, atama, tayin derdi ile uğraşıyor. 'Yandım Allah' demeyin Genel Kurul'a gitmek için kulisin kapısından içeri adım atan her bakanın etrafını en az 10 milletvekili, bir o kadar da yurttaş sarıyor. Sarmala takılanlardan biri de Maliye Bakanı Kemal Unakıtan oluyor. Unakıtan'ı bir süre uzaktan izliyoruz. Her zamanki gibi "olmaz, yapamam" sözlerini yine gülerek söylüyor. Gelen taleplerden bir ara o da bunalıyor, "çaktırmadan kurtulmak" istercesine bize sesleniyor. Bir süre hal hatır sorulduktan sonra, sohbet ekonomi üzerine odaklanıyor. "Ekonomide taşlar yerli yerine oturdu" diye söze giriyor. Dövizdeki yükselme eğilimi ile ilgili olarak şunları söylüyor: "Serbest dalgalı kurdan bir adım geri atmayız. Herkes de buna göre tedbirini alsın, ona göre davransın. Serbest piyasanın bütün kuralları geçerlidir. Eğer yarın, 'hata ettim' diye bağırmaya başlar, 'yandım Allah' derse o zaman da bana gelmesin. Herkes ayağını buna göre denk alsın..." Aşırı talep üzerine tüketici kredilerinden alınan fon miktarını artırıp artırmayacakları konusunda net bir yanıt vermiyor, şöyle diyor: "Ben söyleyeceğimi söyledim, herkes dikkat etsin. Bakanlar Kurulu'na da şu an için getirmeyi düşündüğümüz bir düzenleme söz konusu değil. Ekonomiyi anbean takip ediyoruz. Taşlarda bir tek oynama yok." Et Balık satılacak Unakıtan ile sohbete daha fazla devam etme olanağı olmuyor. Bir milletvekili, beraberindeki iki seçmeni getirip, "Sayın Bakan, arkadaşların çok önemli derdi var" diyor. Hemen araya bir diğeri giriyor: "Silivri yolunun asfaltlanmasını istedim. 'Kemal Ağabey'in bilgisi var, onun talimatı' dedim. İyi demiş miyim Kemal Ağabey?..." Unakıtan, başını iki yana sallayıp gülüyor, diğer milletvekilleri ise not kağıdı bırakmak için sıraya giriyor. Boşluktan yararlanan iki seçmen dayanamayıp konuşmaya başlıyor: "Et Balık'ta veteriner olarak çalışıyoruz. Et Balık'ın kombinalarını kapatıp, satacağınızı söylemişsiniz. Sincan'ı kapatırsanız, Et Balık batar..." Unakıtan, "Sen Sincan kombinasında çalışıyorsun değil mi?" diyor. Karşısındaki "Evet" yanıtını verince Unakıtan devam ediyor: "Bak kardeşim; sadece Doğu ve Güneydoğu'daki kombinaları Tarım Bakanlığı'na devreceğiz, onların satışını yapmayacağız. Gerisini de ne varsa hemen satacağız. 'Sincan'ı satarsan Et Balık batar' diyorsun. Sadece bu yıl 11 milyon dolar ödemişim, batmış batacağı kadar, daha ne batacak?..." Unakıtan kendini Genel Kurul'a atıp kurtarıyor. Reçetelere ilaç Biraz ileride oturan Adalet Bakanı Cemil Çiçek, İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ve Sanayi Bakanı Ali Coşkun da aynı kaderi paylaşıyor. Çiçek, kendisine dert anlatmaya gelenlere "Yaz da ver" diyor. Bir yandan diğerlerinden gelen not kağıtlarını topluyor. Elinde yığılan kağıtlara, bir de gelmekte olanlara bakıp gülüyor: "Ben bunlara reçete kağıtları diyorum. Bu kadar reçeteye herhalde hiçbir eczane ilaç yetiştiremez..." Bu sırada yüz yüze görüşmek istediğini söyleyenler olunca Aksu esprili bir şekilde tepki koyuyor. Coşkun ise çareyi oy kullanma vekaletini Aksu'ya bırakıp kaçmakta buluyor. Bakıyoruz, diğer bakanların durumu da farklı olmuyor. AKP milletvekilleri Genel Kurul'da oyunu süratle kullanıp çıkıyor, kuliste seçmen işine dalıyor. Anayasa değişikliği üzerindeki görüşmeler de bu sırada tamamlanıyor. 1982'den bu yana yapılmış sekiz değişiklikte rastlanmayan rekorla; 514 milletvekilinin desteğiyle ilk adım geçiliyor. Demokratikleşmede önemli bir adım daha atılırken, kulistekilerin iş, aş, terfi, tayin talepleri devam ediyor.
|