Çiçek: YÖK tasarısı da sorunu çözmüyor
YÖK Yasa Tasarısı üzerinde dün yapılan açıklamalarla Başbakanlık ile YÖK arasındaki ipler tamamen koptu. Hatta, başlangıçta hükümetle uyumlu bir çaba içinde olduğu Üniversitelerarası Kurul Başkanı ile de köprüler atıldı. Ortada sorunun çözümüne dönük bir diplomatik bağ dahi kalmadı. Akil veya ak sakallı kişilerin dahi çözüm üretmekte zorlanacağı bir noktaya taşındı. Kurumlar arası güven ve demokratik teamüller de bu arada yeterince darbe aldı. Arada kalan ise, birçoğunun yaşı dolayısıyla rızası dahi olmadan ailesinin istemiyle okul tercih etmek zorunda bırakılan imam hatipli çocuklar oldu. Bir de Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer... Sezer, İzmir İktisat Kongresi'nde, YÖK Yasa Tasarısı önüne geldiğinde veto edeceği sinyalini vermişti. Öyle gözüküyor ki; Hükümet şimdi YÖK Yasası'nı çıkarıp, "Biz üzerimize düşen görevi yerine getirdik. Ne yapalım Sezer veto etti" diyecek. Sonuç olarak Cumhurbaşkanı ile imam hatipli ve meslek liseli çocuklar karşı karşıya bırakılacak. Sorun da çözülmüş olmayacak. Çiçek'in yakınması Hükümet sözcüsü ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile dün bu konu üzerinde konuşurken söze şöyle başladı: "Herkes yanlış bir noktada durup meseleye bakmaya çalışınca, ortaya da yanlış bir durum çıkıyor. Toplumdaki problem de çözülmüyor..." Çiçek, sorunun 28 Şubat sürecinde üzerine "çadır bezi örtülmesi" sonucunda bu noktaya geldiği inancında. Anayasa'nın 24'üncü maddesinin, "Devletin gözetimi altında ortaöğretimde din ve ahlak eğitimini zorunlu" hale getirdiğine dikkat çekti. Bakan Çiçek, bu görevi bugüne kadar da imam hatiplerin yerine getirdiğini belirterek, şöyle dedi: "İmam hatipler tek bir rol de üstlenmemiş. İki rolü birden var; 1-Din eğitimi vermek, 2- Devlete din hizmetlisi imam ve hatip yetiştirmek. Ancak buradan mezun olanları din görevlisi olarak 1980 yılına kadar yurtdışına gönderememişiz. Sonuçta onları cemaatlere teslim etmişiz. O zaman da Kara Sesler, Hizbullahlar ve İBDA-C'ler ortaya çıkmış." Çiçek, kuran kurslarının kapatılması sonucu, çocuğunun din eğitimi almasını isteyen ailelerin de imam hatip dışında bir alternatif bulamadığını belirtti. Okula yazılan bilecek Sorunun temelden çözüme ulaşması gerektiğinin altını çizip ekledi: "Nasıl konservatuara giden çocuk sonuçta müzisyen olacağını bilecekse, imam hatibe giden çocuk da imam veya hatip olacağını bilecek. İlahiyatı kazanırsa müftü olacağını önceden görecek. Şimdi getirilen tasarı da bunu çözmüyor. Baştan meselenin çözümü bulunmalı. İmam hatiplere ilişkin konu baştan çözülmeli. Yoksa bu noktaya geliyor." Çiçek, sorunun temelinin tartışılması yerine, konuyu "rejim meselesi haline getirip bunun etrafında konuşulmasından" rahatsız olduğunu belirtti. "Kürt meselesinde de Kıbrıs meselesinde de yıllarca aynı şeyi yaptık, üzerini örtüp sorunu büyüttük" diye yakındı. Çiçek, şöyle devam etti: "Hükümet bir tasarı getirmiş. Doğrudur, yanlıştır, bu tartışılır. Ama demokrasi kültürü içinde bu tartışma olur. Eğer bir yanlışlık varsa Cumhurbaşkanı veto eder veya ana muhalefet Anayasa Mahkemesi'ne götürür. Bu mekanizmalar varken, demokrasiyi gölgeleyici tavırlara, tartışmalara ne gerek var?" Koli basilli su Çiçek, bu aşamada bir benzetme de yaptı: "Eğer mesele bu noktaya getirilip tartışma yanlış yerden başlar ve üzeri örtülürse o zaman şehir şebeke suyu sağlıklı akmıyor, koli basili karışıyor ve sonuçta her türlü hastalık başlıyor. Oysa şebeke suyundan doğru düzgün bir şekilde verilse Hizbullah da İBDA-C de ortaya çıkmazdı..." Cumhurbaşkanı'nın vetosu halinde nasıl bir yol haritası izleyeceklerini sorduğumuzda ise Çiçek'in yanıtı şöyle oldu: "Sayın Cumhurbaşkanı bir karar verir, ona göre bakılır. 61 yaşa emeklilik, orman dışına çıkmış arazilerin satışında da aynı şey olmadı mı? O zamanki duruma göre bakılır..." Çiçek, sorunun temelden çözümüne dönük bir uzlaşı noktası bulunması gerektiğinin altını özenle çizdi. Bir yumuşama ortamı yaratılması gerektiğini vurguladı. Öyle gözüküyor ki, eğer ki Sezer veto ederse hükümet de bir orta yol bulmak için çaba gösterecek.
|